11 Ekim 2018 Perşembe

Yine bana analiz yine bana hüsran var

3 gündür bir çalıştaydayım. Yaklaşık 4 yıldır süren bir GEF projesinin ilk denemede başarısız olmuş bir faaliyeti için bir aradayız. Katılımcılık çok önemli diyerek bütün paydaşları (yani herkesi) çağırdık. İyi halt ettik...

                            Evet evet sonuç bu oldu...

Kurumlarda bir kaç odak noktamız var. Bu kişiler (memleketin hali sağolsun) ha bire değişen yönetici ve diğer teknik elemanların aksine uzun süredir konunun içindeler. Bir de uluslar arası bir kuruluşun Roma merkez ofisinden gelen 2 uzman var.

Tablo şu:

Bu sevimli mi sevimli uzmanlar ( biri benim yaşlarımda genç bir Fransız kadın, biri de orta yaşlı tombul ve neşeli bir İtalyan) proje kapsamında uygulamayı önerdikleri yaklaşımı heyecanla aktarıyor. Bunu dünyanın çeşitli ülkelerinde uyguladık, başarılı olduk, şöyle yenilikçi, böyle katılımcı, aman da aman pek sürdürülebilir...

Bizim teknik ekip ise durmaksızın biz bunu zaten biliyoruz diyerek burun büküyor. Biz bakanlık olarak bunu 1960'lardan beri uyguluyoruz, şunlara bak 80'lerin sonumda akıl etmişler pehhh! Amerika'yı yeniden keşfediyoruz gibi havalara bak, ne sanki bu...

Kurumumuzda danışman olarak çalışan bir profesörümüz sürekli uzmanların çizdiği çerçeveden çıkarak konuyu kendisi yönetmeye kalkıyor ya da uygulanmaya çalışılan pratiği yok sayarak (bence kesinlikle kafası basmadığı için) başka şeyler yumurtluyor.

Arazi çalışması yapılıyor, bizimkiler yayılıp muhabbet etme havasında...

İki saat güzel giden grup çalışmasından sonra illa ki biri çıkıp bizim bu yaklaşıma ihtiyacımız var mı mealinde ortaya üfürüyor.

3. gün artık dayanamayan uzmanın birini proje koordinatörümüze patlarken yakalıyorum. "İnsanlar istemiyorsa biz neden geldik?" diye soruyor. Ortalığı yatıştırıyorum.

Bugün öğlen yemek sırasında bir toplantı yapmaya karar veriyoruz çekirdek bir grupla, nasıl ilerleyeceğiz konuşmak için. Odak noktası dediğim adamlar çalıştay öncesi toplantıda söyledikleri şeylerin arkasında durmuyor. Az sonra anlaşılıyor ki hala bir kavram kargaşası var. Bu ne demek, odaklar daha konunun özüne odaklanamamış.

Öğleden sonra oturum devam ediyor. Biri o anki çalışma konusundan bağımsız olarak konuşmaya başlıyor. 2015 yılında yapılan bir toplantıdan söz edip lafı şuna getiriyor: Bizim bakanlık zaten bu işi yapıyordu, proje parasını verseydiniz bize, zaten uyguluyorduk bunu orada harcardık. Kafanıza göre plan yapıyorsunuz.......

Proje koordinatörü çığlık atıp kaçacak durumda, uzmanların yüzü düşüyor.

Şimdi oturdum şu soruları analiz etmeye çalışıyorum:

1. Her moku çok iyi biliyoruz özgüveni bize nereden geldi? O yüzden mi dünyaya mal olmuş bir yaklaşımımız yok? O yüzden mi GEF ten hala para alarak bu beğenmediğimiz projeleri yapmaya çalışıyoruz? Siz ne bileceksiniz ben kitabını yazarım havası tam bizim dolmuşçu ruhu değil mi?


Bahsettiğim kafa bu kafa işte... Üstelik salondakiler okumuş arabeskçiler ve hepsinden fenalar...

2. Bazı şeyleri anlamamak ya da anlamamak için diretmek konusunda hiçbir konuda olmadığımız kadar ısrarcı olmayı nasıl başarıyoruz? Bir proje konsepti 4 yılda ne kadar anlatılabilirse o kadar anlattık. Benim anladığımı sen nasıl anlamıyorsun? Aşağı yukarı aynı okullardan mezunuz, dahi falan değilim o kesin yani, demek ki başka şeyler anlayışın önüne geçiyor dostum nedennn neden o bariyerleri kaldırmıyorsun?

3. Söylediğin sözün nereye gideceğini hesap etmeden konuşmak konusunda neden bu kadar rahatız? Yani şu kadar insanın arasında birilerini suçlayacak ya da zor duruma düşürecek bir şeyler söylüyor olmaktan neden gocunmuyoruz?

Hepsini bir oradan bir buradan çekiyorum kafamda, hepsi inanılmaz bir cahillikle ilgili diye karar veriyorum en sonunda...

Milletçe hastalığımız; ne kadar az bildiğimizi bilmemek ya da kabul etmemek. Geçen bir arkadaşım anlatmıştı bu durum bir sendrom olarak tanımlanmış. İşte tam bundan muzdaribiz. Ama elbette teşhisi de kabul etmiyoruz!

Not: Nefret top6 listemde bu gruba yer vermişim zaten. 3 gün boyu bunlardan bir salon dolusuna maruz kalmak çok acı verici ama!

9 yorum:

  1. “2.el araba satan adam ‘otomotiv’, telefon kılıfı satan adam ‘bilişim’ diye tabela yaptırıyor” bu özgüven mercedesin ve apple’ın ceolarında yok” :))) az önce böyle bi tweet okudum. Olayı özetlemiş :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hahahhah valla benim yazidan iyi özetlemiş😂 cok üzücü ama gercekten durum bu...

      Sil
  2. alakasız olacak ama Tarım Bakanlığı' nda mı çalışıyorsun? GEF deyince, yanlış biliyor da olabilirim. çalıştaydakiler kadar iddialı değilim ;) (aynı bakanlığa bağlı çalışıyor olabiliriz ;)
    aslında şunu söylemek istiyorum. Bir gün imkan olursa iki devlet memuresi Ankara'nın Balgatlarında buluşabilir miyiz ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayyyy hem de nasıl bulusuruz! ❤ okudugum an burada imha edilmek uzere bi mail adresi ? Bi dahili no? Bisey?
      Bekliyorum heyecanla:)

      Sil
    2. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

      Sil
  3. Oyyy okurken ben bile yavaştan hiddetlenmeye başladım. Allah sabır versin, okumuş cahille uğraşmak daha da zor yahu...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hem de nasil! Gercekten şoka giriyorum bazen insanlarla vakut gecirdikce...

      Sil
  4. Hiç değişmeyen, değişmeyecek ruh halimiz. Eğitimden bağımsız, içimize işlemiş. Bitmeyen projelerin kök nedeni, biz zaten bunu biliyoruz. Her zamanki klişe o parayı bize verin, verelim de ne yapacaksın. Çok merak ediyorum bunu. O kadar biliyordun da nereden ürettiğin hiç bir şey yok. Memleketimden insan manzaraları...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen! En sinir bozucusu da parayi bize verin kismi... Daha az önce uzman mi yok kaynak mi yok biz bunu biliyoruz diye hava atiyordun. Ne yapacaksin o parayala ben de cok merak ediyorum.
      Ayrica haklisiniz galiba bu manzara degismeyecek.

      Sil

Öcü!

İnsanların neden birbirine “öcü” gibi baktığını anlamakta zorlanıyorum. Ben de sıradan bir insan olarak bazı şeylere şaşırmaya, tanıma...