18 Şubat 2019 Pazartesi

Ortaya karışık günü-Şubat

Bu aralar yine bir garip her şey.
Zaman yine; ya çok bol, ya çok darmış gibi. İşler güçler birbirine girdi haliyle. Elimi kolumu kıpırdatmak istemediğim günler olduğu gibi kafam kazan olana dek çalıştığım günler de var.
Sabahları uyanmakta aşırı zorlanıyorum. Hâlbuki fark ettiniz mi uyandığımız vakitler artık kör karanlık değil?  Eve dönene kadar da yatsı vakti olmuyor. İşten çıktığımda havanın tam olarak kararmamış olması benim açımdan inanılmaz önemli. Şöyle ki; “bu geri zekalı yerde ömrümüzü çürütüyoruz! Akşama kadar gezegeni mi kurtardık ne halt ettik de bu saate kadar mesai yaptık! Ben bile bunaldım o çocuk evde bizi beklerken bunalmadı mı!...” diye uzayan iç bağırmalarım susuyor. Yine yorgunum ama olsun, karanlık yok ya mutsuz değilim. Bunlar hep bahar habercisi, Ankara’da dehşetli soğuklar gelip gelip gitse de aldırmıyorum, seviniyorum kışın sonu göründü diye.

Haftaya ilk kez yavrudan ayrı kalacağım. 2 günlük bir yurt dışı görevim var,  3. Gece sabaha karşı dönmüş olacağım. Daha önce hiç ayrı uyumadık. Yalan yok epey huzursuzum. Bir yandan babası ile kalabilir neredeyse 3 yaş oldu diyor bir yandan da Allahımmmmmm napıcam diye höykürmek istiyorum. Hayır denmez miydi bu göreve? Denirdi elbet, ama erkek egemen çalışma ortamlarında var olmaya çalışan tüm kadınların bileceği üzere, bunu sizin karşınıza çıkacak her ilerleme fırsatında “onun çocuğu var, o olmaz” diyerek kullanırlar. Hoş, zaten kullandılar da daha önce, bu kez o fırsatı vermek istemedim. Çünkü işle ilgili minik umutlarım var, çok istediğim bir değişiklik için nefesimi tuttum bekliyorum. Ama işlemler o kadar çok dış koşula bağlı ki, sonradan üzülmeyim diye kendime bile söylemiyorum ne kadar istediğimi…

Bu aralar çikolataya dadandım bir de… Nedenini bilmiyorum. O da bahardandır belki. Bahar oldu hala eve taşınamadık, teslimatı yapamadılar diye düşündükçe gidip siteyi ateşe veresim geliyor ama o da olsun… O kadar cinnet her Türk insanında olur bence.

Son olarak bir de kreş konusu var. Gerçekten sorun ama bu. Mesela şöyle açıklayım; arabaya binmiş işe giderken bu konuşmaya başlayan ebeveynlerin boğazları yırtılırcasına birbirlerine bağırarak tartıştıkları bir konu. Niye bu kadar tartışıyorlar derseniz ben hiç bilmiyorum, tartışan arkadaşlara sorun, 11 senedir birlikteyiz hiçbir şey için böyle bağırmadık birbirimize… demek isterdim. Fakat tabii ki de o manyaklar biziz. Niye bu kadar delirdiniz sorusunun cevabını ise gerçekten bilmiyorum. Kreşlerin kolej parası kadar etmesi, bizde şu an o paranın olmaması, benim aşırı detaycılığım kocamın genel rahatlığı, bu konudaki sabit fikirlerimiz buna neden olmuş olabilir. Yine de temel sorun ne yapacağımızı gerçekten bilememek gibi geliyor bana.

İşte bu düğümler hep peş peşe geldi bu aralar.

Hepsine hayırlısı diyelim o zaman.



Öcü!

İnsanların neden birbirine “öcü” gibi baktığını anlamakta zorlanıyorum. Ben de sıradan bir insan olarak bazı şeylere şaşırmaya, tanıma...