18 Ocak 2017 Çarşamba

1) Başlıyorum, başlıyoruuumm, başladım!

Çok heyecanlı, pek heyecanlı bir durum (yani en azından benim için)  sayın seyirciler! Bloglar arasında hop hop ederek okumaktan büyük keyif aldığım çelınc olayına sonunda ben de dahil oldum! 

Epeydir yazılarını beklediğim Sonik Hanım'ın bir meydan okuma teklifiyle geri dönmesi beni "bu yazmak için bir fırsat olabiliiirr" düşüncesine sevk etti, bir baktım ki ben de varım diye atlamışım! Biz buna halk arasında gaza gelmek diyoruz, çaktırmayın... İşte güzelim sorular şurada;




İlk soruyu keyifle okuduktan sonra yüzümdeki gülümseme solar gibi oldu. İnsanın kendini anlatması kolay gibi gelir ama iş 5 sözcükle falan özetlemeye gelince bir tuhaf oluyorsun yahu...

Neyse, ilk çelınc elimde patlayacak hem de daha ilk sorudan diye üzülürken aklıma bir tane sözcüğün benim için çoktan seçildiği bir anım geliverdi. Böyle başlayalım...

1. Ciddi: İş için bir eğitimdeyiz iki üç sene önce, yönetim hizmetleri eğitim kalemindeki paranın harcanmadığını (harcanmazsa seneye ödenek alamaz) fark etmiş ama son anda kastıracak bi eğitim konusu da bulamamış olacak ki, birkaç danışman bulup kişisel gelişim, grup dinamiği vıdı vıdı vıdısı tadında bir şeyler düzenlemişti. O günkü eğitimde danışman, arkadaşlarınızı tek kelimeyle tanımlayacağız dedi. İyi, hoş,  aradan birinin adı söyleniyor yarı şaka yarı ciddi bir tartışmadan sonra bir sıfat uygun bulunuyor, kabul ediliyor. Bu şekilde ilerliyoruz. Üç beş eğlenceli tartışmadan sonra danışman pat diye söylemesin mi adımı... Bir kaç saniyelik sessizlikten sonra biri oradan "ciddi" dedi, sonra "aaa evet evet, hıhı hıhı" şeklinde onaylamalar geldi ve herhalde en hızlı kabul gören sözcük oldu. Ay ben bir şok! İnsanların bana kötü bir şey dediği yok ama nasıl tuhaf oldum anlatamam. Sonuçta iş yerinden tanıdığın insanlar da olsa herkesin aklına ilk gelen sözcüğün bu olması beni şaşırttı. Sonra düşündüm de, her ne kadar güler yüzle selamlaşmaya, acil telefon görüşmelerinde bile önce hal hatır sormaya gayret etsem de, insanlarla çoğu kez iş odaklı konuşuyordum. İşimi zamanında ve tam yapmak için uğraşıyor, geyik tabir ettiğimiz olaylara hiç girmiyordum. Dışarıdan hırslı, iş manyağı, soğuk nevale de görünüyor olabilirdim aslında, yine az demişlerdi belki nezaketlerinden! Bunu fark edince ne yaptım? Hiç bir şey... Çünkü galiba az sayıda insanla "gerçekten" arkadaş olup gerisi ile sadece "iş arkadaşı" olabilecek yapıda biriyim. Ne yapayım, kabul ettim yani, ciddiyim ben.

2. Sulu göz: Tamam profesyonel ortamlarda leopar kesiliyor olabilirim ama normalde ota moka ağlayan bir tipim. Ağlarım yani, çok ağlarım, her şeye ağlarım, hatta bir kavgada falan ağlamaya başladıysam karşıdakini de insanlıktan çıkarıncaya, hayatından bezdirinceye kadar ağlarım. Misal koca insanının "Allah aşkına artık ağlama ne istiyorsun anlamıyorum, neye kavga ettik onu bile unuttum yalvarıyorum artık ağlama!" demişliği çoktur. Ayrıca dip not, bu sulu göz haller bende doğuştan. Hamile kafası, lohusa depresyonu, desteksiz çocuk büyüten anne sendromu falan bana vız geldi tırıs gitti... Aramızda üç beş gözyaşının lafı olmaz, belki biraz daha çok ağlıyorumdur ama biraz yani...

3. Duygusal ama mantıklı: Bu ikisi nasıl oluyor derseniz, size de herkese kurduğum klişe cümlemi kullanarak cevap vereyim "Ay ne bileyim, ben balık burcuyum ama yükselenim boğa". Burçlara çok inandığımdan değil de, bana en kolay açıklamayı verdiğinden favori lafım bu. Gerçekten uçlarda yaşadığım duygularıma rağmen sonunda hep mantıklı kararlar alırım ve "ben şimdi naaapcam bana bi yol göster" diye danışanım bu yüzden eksik olmaz. Tabii, kendi gelgitlerim arasında bunaldığım, mantıklı sonuca varıncaya kadar kendimi parçaladığım zamanları kimse bilmez.

4. Güvenilir: Şimdi böyle yazınca bir tuhaf oluyor farkındayım ama bu sıfatı kendime uygun görmemin elbette bir sebebi var. Arkadaş olarak seçtiğim, nihayet yabani hallerimden uzaklaşıp da yanına sokulabildiğim herkesin kimselere anlatmadıkları sırlarını ya da dertlerini bana açmasından yola çıkarak kendimi güvenilir olarak niteliyorum. Evet çok güzel güvenilmek, hem böyle şeyler insanları gerçekten yakınlaştırır da... Fakat bir zaman sonra, yeterince acıklı, korkunç ya da tuhaf olay duyduktan sonra yani, insan biraz eziliyor. Sır küpü olmak ağır iş...

5. Kocaman kalpli: Yine bir dış değerlendirmeyi kullanarak ilk soruyu tamamlamış olayım dedim. Çünkü düşündüm düşündüm ne yazacağımı bilemedim. Çünküüüü kolaya kaçmak cazip geldi :) Bu güzel sözü bana yanlarında en pis öfkemi, en deli neşemi özgürce yaşayabildiğim, tüm sıkıntılı taraflarımı bilen ama hep elimden tutan iki insan bana sık sık söyler; kardeşim ve kocam. Onlar böyle diyorsa, bana da mutlu olmak düşer! 

İşte böyle... 

İlk çelıncımın ilk sorusunu, evdeki ağlak yavrunun uyku aralarında cevaplayabilmiş olmanın haklı gururunu yaşayacağım şimdi. Galiba biraz da havalandım :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öcü!

İnsanların neden birbirine “öcü” gibi baktığını anlamakta zorlanıyorum. Ben de sıradan bir insan olarak bazı şeylere şaşırmaya, tanıma...