11 Temmuz 2018 Çarşamba

Minik evrenimden dev analizlere

Bu aralar bilinçaltına süpürdüklerimizin etkilerini, yetiştirilirken duyduğumuz ve içselleştirdiğimiz tüm o şeylerin bu günkü tercih ve davranışlarımızı nasıl etkilediğini düşünüyorum. Son zamanlarda okuduklarım bu konunun kafamda durmadan dönmesine neden oldu tabii. Derken overlokçu ayağıma geldi; şu an meşgul olduğum bir proje değerlendirme sürecinde envai çeşit insanla muhatap olmak durumunda kaldım ve koca bir toplum olarak davranışlarımızı analiz etme fırsatım oldu.
Analiz falan deyince bir uzman konuşacak duygusu vermesine de bayıldım bu arada, birkaç “fikirimsi” yumurtlayacağım demekten iyi tabii…
Neyse, süreç ve karşılaştığım durumlar şu şekilde: Her proje birbirinden habersiz 2 kişiye verilecek şekilde uzmanlara paylaştırıldı¸ sonra değerlendirmeler sisteme girildi. Her projeyi 2 uzman değerlendirmiş oldu ve sonra bir orta yolu bulmak/değerlendirme farklarını ortadan kaldırmak için belli sayıda proje uzmanlara konsolidasyon için yeniden atandı. Buraya kadar herkes anonim. Bu aşamadan sonra konsolidatör olarak atanan uzman, hem kendi değerlendirmesini hem de karşıdakinin adını ve yazdıklarını görebildi ve ondan bu verilerle ortak bir sonuç üretmesi istendi. Eğer puanlar arasında fark ve görüş ayrılığı varsa (ki mutlaka var) karşıdaki uzmanla e-posta yoluyla temasa geçerek anlaşmaya varması istendi.
Süreç sonunda ortaya çıkanlar tablolar ise beni derin düşüncelere gark etti…
1. durumdaki diyalogların özeti;
  • Falanca bey, ortak metin şu, puanların son hali şu, sizin için de uygunsa sisteme yükleyim?
  • Tabiii, uygundur Mızmız Hanım, siz nasıl derseniz.
Bu grubun, çoğu kez gönderdiğim metni okumadığını düşünüyorum. Tabii böyle düşünmemde hemen o dakika gelen cevapların payı var. Yine bunların bir kısmı adım gibi biliyorum ki “amaan zaten konsolide olacak” diyerek kendilerine verilen proje değerlendirmelerini de elinin ucuyla yapıp geçmiş (yazdıkları değerlendirme metninden belli).
Bir de hemen “uygundur” diyenler içinde bir grup daha var; sanki bu konsolidatörlük kesin ve değişmez bir güç temsiliymişçesine “adam konsolidatör, kararı ona bırakmak lazım” diye inanan ve saygı-nezaket karışımı bir tavırla sesini çıkarmayanlar… Acı olan şu; bir baktım ki aslında benim de bir yanım böyle hissediyor! Çünkü ben öyle öğrendim; “o öğretmen saygı göster sorgulama”, “o patron sorgulama”, “o senin büyüğün sorgulama…”. Beynime beynime işlenen bir “yetkili kişiye karşı koyulmaz” inancı mevcut yani… Tamam, tüm otoriteleri yıkalım dediğim yok da, rastgele  atamalar yapılan bir sistemde projelerin yarısı bir başkasına düştü diye, bu ne çekingenlik?! Yakın bir arkadaşım da bu sürecin içinde, ona da sordum çaktırmadan, birebir aynı düşüncede… Vay anam, siz bir nesil insana ne yaptınız!!! Kodlamalarımıza geeel…
Bunu fark etmek bana biraz koydu. Sonra yine kendimi azıcık teselli edecek bir dayanak buldum; ciddi puan farkı olan durumlarda bana görüşüm sorulduğunda yazdıklarımı savundum; kibar bir dille gerekçelerimi sıraladım ve /fakat/ yine de son kararı size bırakıyorum dedim. Bu beni kurtarır mı? Bilmem, yine de olduğum yere sinmedim diye düşünüp kendimi sakinleştirdim.
Bunları düşünmekle kalmadım, işi biraz da tembelliğimize yordum. “Yav değerlendirdik işte, yaz dediniz yazdık daha ne uzatıyorsunuz, ne uğraşacağım elin adamıyla, istediğini yapsın iş çıkmasın” düşüncesinin de mevcut olduğunu sezdim. Çünkü konsolidasyon işlemleri ile ilgili nasıl bir yol izleyeceğimizi sorduğum bir ortamda uzun zamandır bu süreçte bulunanlar bu alt mesajları içeren cümleler kurdular. Bizim klasik dostlar alışverişte görsün tavrımız, bildiniz mi? Yasak savmak, yapmış olmak için yapmak şeklinde tezahür eden ulusal tembellik güdümüz. Bunu da şuraya bağlayacağım; başkalarını memnun etmek ya da şerrinden sakınmak için (başta anne babalarımız) seçimler yapmaya alışık olduğumuzdan, hiçbir şeyin gerçek sorumluluğunu almamış insanlardan oluşan bir topluluğuz. Bir işi tam ve iyi yapmak için içsel motivasyonumuz neredeyse yok, ödül veya ceza beklentileri, kabul görme ya da eleştirilme durumları gibi dış etkenlerle hareket etmeye inanılmaz alışmışız. Bu değerlendirmeleri yapan insanların büyük kısmı da iyi yerlerde çalışan devlet memurları (mühendis, uzman, denetmen vs.) ya da akademisyenler haa, zannetmeyin ki çalışma hayatını tanımayan yeni yetmeler falan… Yaa işte böyle, konuyu buraya taşıdım ama kendi uyduruk analizlerimin arkasındayım. Arkasında demişken bir de 2. Grup var:

2. durumdaki diyalogların özeti
  • Falanca bey, ortak metin şu, puanların son hali şu, sizin için de uygunsa sisteme yükleyim?
  • Neden? Kaç puan verdin? Yolla bakalım? Hayırrr benim UZMAN görüşüm öyle değil. Hayırrrr KESİNLİKLE olmaz. Bakın bu iş öyle YAPILMAZ, şöyle şöyle yapıca….
AAAAYYYYYHHH! Yazamadım daha fazla, ruhum daraldı.
Kabul, bu grup o kadar kişi içinden 1 tane çıktı, ama yetti de arttı. Bunu da çevremizden çok iyi tanıyoruz değil mi? Kendinden aşşşırı emin. Çünkü o bir uzman, o bir star! Mesajlaşmalarımız boyunca kendi uzmanlığını ve KENDİ görüşünü vurgulamaktan geri durmamış. Söylediklerine karşılık işleri sübjektiflikten kurtarmak için kullanabileceğimiz biricik dokümandan aynen kopyalayıp yapıştırdığım metinlere ve görüşlerimi buraya dayandırdığımı belirtmeme rağmen, o projenin ASLA kabul edilemeyeceğini söylemiş. Ardından bana, bu işlerin nasıl yürüdüğünü açıklamış, “gel bakıyım, kulağını çekmeyim senin, bak böyle yapacaksın” edasıyla bir şeyler yazmış. Ne güzel değil mi? Ne yapılır böyle durumlarda?

Ne yapılır tam emin değilim ama bunun üzerine derin bir nefes alıp klavyeye sarıldım. Ben de “nazik” yönlendirmeleri için teşekkür edip, zaten daha ilk e-postamda her şeyi açıkladığımı ve kendilerinin anlamadığını söyleyiverdim. O kadar insanla uzlaşmış ve nihai kararınıza saygı duyarım demiş olmama rağmen bu adama “anlaşıldığı üzere uzlaşmamız mümkün görünmüyor, başka alternatifler arayacağım, sizi bilgilendiririm” yazarak kestirip attım. Pişman mıyım? Ne münasebet! Sonuçta ne kadar eğitim, doküman vs. ile ilerlerse ilerlesin tamamen objektif olunamayacak bir değerlendirme sürecinde bu kadar kendinden emin olmayı benim aklım almıyor! Bu durum, sen bilmezsin ben bilirim tavrıyla kendini gösterince de resmen elim ayağımdan kan çekiliyor. Evet, hissettiğim öfkenin fiziksel belirtisi de bu. Duygularınızı vücudunuzun neresinde hissettiğinize odaklanın diyordu kitaplarda, bir türlü kestiremiyordum! İşte bu hissettiğim öfkeyle bunu çok güzel anladım. Bir de göğsümden boğazıma doğru yanma. Al sana nur topu gibi kızgınlık ve kabullenememe. Eminim bu amcanın da boğazı yandı, göğsü sıkıştı, belki başı da ağrımıştır.
Herkesin uzak durmaya gayret ettiği bir tip değil mi? Çoğu insanı bu halleri ile etkileri altına alırlar. O kadar alışmıştır ki hükmetmeye, karşı gelindiği vakit ne yapacağını şaşırır. En iyi olmak ve düşüncelerinin riayet edilmesi gereken kurallar olduğunu savunmak gibi alışkanlıkları var. Çünkü aslında kendinden emin değil. Alanını korumak zorunda hissediyor, bunu da büyüklenerek yapıyor. Esneyemiyor. Bu yüzden başka düşüncelere açık değil. Allahımmmm, şu an yardırdım gidiyorum ama neredeyse eminim ki savunduğu konudaki alt yapısı da çok zayıf!
Ben mi? Böyle iki farklı durumdan bu kadar etkilenip de uzuuun uzuuun yazdığıma göre ya totodan analiz sallamayı çok seven çenebazın biriyim ya da bu durumlarla baş etmekte zorlanan ve bu yüzden çenesine vuran narin çiçeğim. Belki her ikisiyim.
Benimle uğraşanlara da kolaylıklar o zaman ☺


4 yorum:

  1. tespitler şahane ve bence aşırı isabetli olmuşlar. bende etrafımdaki insan tepkilerini ve durumlara göre takındıkları tutumları *analiz* etmeyi çok severim. bir davranışın arkasındaki psikolojiyi anlamak bazen çok şeyi kolaylaştırıyor.ben mühendisim ve analiz veya durum tespiti yapma yönüm muhtemelen buradan pörtlüyor.sanırım sizde de var bir mühendislik ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Var var olmaz mi :))) illa her olayi bir şablona, bir neden sonuc iliskisine ne bileyim iste bir sirali duzenege oturtacagim kafamda! ;)

      Sil
  2. totodan analiz sallamaya bayılıyorum. modern dedikodu gibi.

    bende de öfke vücudumun benzer yerlerini gıdıklıyor. bir gün duygudan uzak analiz yapmayı başarabiliriz umarım. bu da karşımızdakini olduğu gibi kabullenmek dedikleri 'her türlü insan mallığını tanımlayıp, cool kalabilmek' adlı eyleme dönüşecektir diye planlıyorum :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayyy yazdigim yorum kaybolmus ya!
      Ozetle ben disardan asiri cool iceriden epey vahşi duygular icindeyim 😂 o noktaya gercekten gelir miyim bilmiyorum ama uğraşıyorum :)
      Ayrica modern dedikodu harika tanim demis miydim

      Sil

Öcü!

İnsanların neden birbirine “öcü” gibi baktığını anlamakta zorlanıyorum. Ben de sıradan bir insan olarak bazı şeylere şaşırmaya, tanıma...