3 Mayıs 2018 Perşembe

Yavru altın kafeste

Bugün dükkânı kapatıp köyüme dönesim geldi üstelik köyüm falan da yok… Minicik bir İç Anadolu şehrinde doğdum ve üniversiteye kadar kendi memleketimden nefret ederek yaşadım. Zaten çıkış o çıkış, bayram seyran olmadıkça da gidip gelmedim sayılır. Şimdi garip bir şekilde içim buruluyor. Çünkü 1 Mayıs tatiliyle birleştirdiğimiz hafta sonundan faydalanıp kısa bir tatile gittik memlekete ve bugün işe geleceğimi fark eden yavru surat astı, anneannesini itti ve anne benimle gel yanıma otur deyip durdu. Biliyorum, buraya geldik diye o da benim kadar mutsuz. Sadece tatilden sonra anne baba işe gidiyor mutsuzluğu değil bu, ne işimiz var burada yaaaaa mutsuzluğu aynı zamanda. Sabahtan daha üstünde pijama ile, bezini bile değiştirmeden sokağa fırlayıp bir tur atıyorlardı, kahvaltıdan sonra eline hortumu alıp bahçeyi, ayakkabılarını ve en son üstünü başını suluyordu, köye gidip traktöre biniyor, bahçedeki sırnaşık kediyi mıncıklıyor, teyzesiyle çılgınca oynuyor ve bir yerden bir yere gitmek için en az yarım saat süren araba yolculukları yapmak zorunda kalmıyordu. Biz de çocuk rahat etsin diye Ankara’nın meşhur yokuşlarından uzak, etrafında bolca park olan bir semtinde, içinde minik oyun alanı, yeşilliği ve kum havuzu olan bir sitede ev tutmuştuk. Böylece yavruyu doğasından çok uzaklaştırmamayı umuyorduk. Hıı hııı evet, mükemmel iş çıkarmışız. Acayip işe yaradı. Yavru çılgınca mutlu…
Ay çok sinirim bozuk yaa…
Şu an kendimize ve en çok da ona haksızlık ediyormuşuz gibi hissediyorum.
Burada da sabahtan akşama dışarıdalar, bir dediği iki edilmiyor falan ama resmen gördüm ki şu 4 günlük tatilde aşırı mutluydu. Burada olduğundan daha neşeliydi.
Şunu da biliyorum, içinde bulunduğumuz dünyanın şartları bizi büyük şehirlere mecbur ediyor, bu saydığım dezavantajlarına karşılık da yeni düzen için önemli başka artılar veriyor ve böylece bizi bu çarkın içine koymuş oluyor. Ne bileyim, daha mutlu olsun diye küçük şehrimize geri dönsek aklı başına geldiği vakit “burada hiç bi şey yoookkk!” tribi atabilir, eğitimini engellemekle suçlayabilir beni yavru… O zaman ona sunacağım “ama çamurda çok mutluydun, kuzuları pek severdin” şeklindeki açıklamalarımı ağzıma tıkabilir, biliyorum.
Yine de şu an için içimin sızlamasına engel olamıyorum. İşten çıkınca 15 dakika sonra evde olmanın keyfine imreniyorum. Burada evden çıkıp yavrunun sevdiği parka ulaşmak için harcadığımız sürede her gün akşam iş çıkışı onu köye götürebilirdim diye düşünmeden edemiyorum. Hele ki burada anne- baba, (şimdilik) bir de anneanne-dede dörtgeninde sürdürdüğü hayatına karşılık, memlekette nasıl sevgi ve ilgiye boğulduğunu düşününce üzülüyorum. Bunun gibi tuhaf bir sürü düşünce…
Biliyorum, bir sürü insan benim gibi hissediyor ve bir şey yapamıyor.
İçinden çıkamayınca bunu da “aman derdimiz bu olsun” listesine yazıp geçiyorum.

2 yorum:

  1. Mızmız bak sana ne diycem. O olay şehir-köy, apartman-bağ bostan ayrımından kaynaklanmıyor!

    Biz ayıptır söylemesi rüya gibi biyerde yaşıyoruz. Kocaman bahçe var; meyve ağaçları, sebzeler, çiçekler içinde. Mahallede tüm evler müstakil. Her evde kedi, köpek hayvan var. Trafik yok, kreşe arabayla 5dk da gidiyoruz, bol bol yürüyoruz, bisiklete biniyoruz.
    Hafta sonları kocaman doğal parklar, ormanlar, göller, sincaplar, tavşanlar...

    Ama benim çocuklarım da huysuz, mızmız, tatminsiz ashjsjdjjd

    O köy sandığın şey; aslında rutin değişikliği, eş dost akraba komşu derken herkesin ilgilenmesi, ilginin çocuk üzerinde olması! Yani çocuk “oh trafik çekmedik, oh toz toprakla oynadım” diyerek mutlu olmadı aslında...

    Benimkiler de Türkiye’ye gittiğinde buradaki hallerinden daha mutlu oluyor! Bizim buradaki on numara ahşap, doğa içindeki parktansa; Türkiye’de anneannenin götürdüğü beton zeminli plastik parkı daha şahane buluyor ahshdjdjjdj
    Hele bi de avm ye götür jetonlu oyuncağa bindir, dedeyle tv den çizgi film izlesinler onlardan keyiflisi yok asjsjdjjd

    Hiiiiiç üzülme, şehir hayatı bebemi mutsuz ediyor, Köyde daha mutlu olurdu diye!

    Olay tamamen, günlük rutininin dışında değişik bişey yapıyor olmak. Bol sevgi ilgi muhabbet görüyor olmak. Kalabalık cümbüşlü sofralarda yiyor olmak. Annesinin (yani senin hehe) o an çalışmadığı, ev işi, yorgunluk, sorumluluk üstlenmediği bir an olması, kısaca annesinin rahat olması.... bunlar işte bebeyi o an mutlu hissettiren şeyler.

    Ayrıca unutma çocuğa özledikleri için aşırı ilgi gösterip, sevgiye boğuyor hısım akraba tayfa eheuehue. Hep birlikte köyde yaşıyor olsanız, günlük yaşam gailesinde kimse bu kadar ilgilenmezdi. O da zamanla sıkıcı bir rutin olurdu.

    Şehir faresi, tarla faresi masalı gelsin aklına :) ben de memlekete gidince hep “çocuklarım burada nasıl mutlular” diye üzülüp hislendiğimde bunları düşünüyorum...

    Çare köy değil bacım (kaldı ki sizin işleriniz, çocuğun eğitimi için şehir hayatı şart. Yapacak bişey yok) çare böyle aileli, akrabalı, konu komşulu temiz hava-bol oksijen, hep birlikte eğlenebildiğiniz keyif veren kaçamakları daha fazla yapabilmek <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu sipalara da yaranilmiyo mu doyosun ahahhahah:))) yaa aslinda soylediklerin cok mantikli, asil istedikleri ozgurluk, sevgi, ilgi alaka ve simartilmak.. Evde olmuş menelekettr olmus Marsta olmus cok irgalamiyor yavrulari, haklisin.
      Su durumda da en cok benim bu ankaraya niye geldik geri yeeaaaa seklindeki ruh halim yansimis olabilir cociga, kuvvetle muhtemel. Geldik geleli domuz gibi homurdaniyorum her seye.
      Bu kacamaklari arttirmanin yoluna bakmak lazim gercekten de, iste en cok ona katiliyorum.
      Bi de sincap mincap anlattin baya icim gitti... Sincaplar bu sezon ortadan kaybolursa benden bil hahahhahah:)))

      Sil

Öcü!

İnsanların neden birbirine “öcü” gibi baktığını anlamakta zorlanıyorum. Ben de sıradan bir insan olarak bazı şeylere şaşırmaya, tanıma...