21 Şubat 2018 Çarşamba

Bugün kendimi affettim...

Kendimi affetmekle, hoş görmekle, “tamam be o kadar da şeeetme kendine” demekle ilgili sıkıntılarım var. Kişiliğimin hangi karanlık noktalarına işaret ettiğini oradan buradan okuduklarımla analiz etmeyeceğim şimdi (ama etmek istiyorum, yalan değil), sadece kendime daha iyi davranmaya karar verdikten sonra nasıl iyi hissettiğimi yazmak istiyorum!
Önceki yazımda yine doktora konusunda ne kadar bunaldığımı yazmıştım. Ardından enstitüyü aradım, “benim durumumdaki öğrenciler için YÖK’e yazdıklarını ama henüz cevap gelmediğini, kaydımı yapmama engel bir durum olmadığını fakat yine de YÖK kayıtları silin derse ilişiğimin kesileceğini bilmem gerektiğini” söyledi telefondaki kız.
Hocamı aradım durumu anlattım, kaydımı yaptım, müsait olduğu bir günü ayarlayıp günübirlik bir ziyarette bulunmak istediğimi söyledim, memnun oldu.
İçime bir rahatlama geldi.
Aslında tablo iç açıcı falan değil, kalan süremi bilmiyorum, kalan süre dediğim de YÖK kaydımızı silmezse yani... Yine de son bıraktığım yerden açtım okudum, bir şeyler araştırdım, uzun uzun notlar aldım, istatistik çalışan bir arkadaştan yardım istedim, beyin fırtınalarında kayboldum. İyi geldi. Hocayı ziyarete gittiğimde elim boş olmayacak kadar mesafe aldım, hatta muhtemel bir rota bile çizdim.
Bu kısım süper ama bunların başında kendimi yine şöyle söylerken buldum:
“Of yaa bu sefer de ben uğraşacağım kesin kaydımı silecekler, neden bu kadar erteledim ki, danışman hocası manyak olan sadece sen misin burnunu düşürsen ne olurdu sanki!” .
Bu da yetmedi başka söylenmeler devam etti içimde:
“Bu hafta işler yoğun değildi de iş yerinde baktın biraz, sıkışınca ne olacak, tekrar bırakırsan ne olacak, yapabilsen yapardın zaten şimdiye kadar, en iyi ihtimal 1,5-2 sene uğraşman lazım, bu kadar zaman stresten deli olacaksın değecek mi?! Bırakmayı kendine yediremiyorsun diye kendine eziyet ediyorsun!”
Fena, di’ mi?
Sonra bir sakinlik geldi bana. Dedim ki;
“Ne olduysa oldu yahu!”
Ardı arkası kesilmeyen seyahatler, e-postalara cevap vermeyen bir danışman, hamilelik, sonra neredeyse 1.5 sene bebeyle evde geçen, öğle yemeği bile yiyemediğim, kendime bakamadığım için saçlarımı kirpi model kestirdiği ve UYKUSUZ o kadar zaman… Ne olacaktı ki? Belki bazı kahramanlar o durumlarda bile yapardı doktorasını ama ben yapamadım. Çok güzel bak kabullenmek; ya-pa-ma-dımmmmm!
Fiziksel imkânsızlıklarımı falan bir yana bırak, aklımı, ruhumu bu işe veremedim. Bir de üstelik süre sınırlaması yoktu o zamanlar, doğru zamanı bekledim, derken atılma geldi işler karıştı falan… “Atılma geldi!” şeklindeki panik dalgasından sonra da harekete geçemedim, çünkü tüm gün evdeydim, yorgun ve uykusuzdum, ruhumu daha yeni yeni dengeye getiriyor, anneliğime yeni yeni güveniyor, kendimi yeni yeni rahatlatıyordum. Zamanım yoktu evet ama daha önemlisi bunu yapacak gücüm yoktu.
Şartlar benim için henüz olgunlaştı. Şu an hazır hissediyorum. Şu an okuyacak, araştıracak, düşünecek, uykusuzluğu göze alacak, hocanın tribini çekecek enerjim var. Zamanı “şimdi” imiş. Bu kadar basit.
Kendime alttan alta söylediğim gibi; zayıf olduğum, sorumsuz, tembel ya da beceriksiz olduğum için kesinlikle değil.
Yalnızca saydığım bahaneler-gerekçeler yüzünden de değil. Şartlar benim açımdan şu an olgunlaştığı için şimdi yapabilirim diyorum. Bunların hepsi bir bütün ve o bütün insanı “o” noktaya getiriyor.
Kararım doktorayı bırakmak olsaydı da, aferin demem gerekliydi kendime. “Büyük bir karar verdin, cesaretin için seni kutlarım” demem gerekliydi.
Yanına gittiğimde hocam büyük ihtimalle sıkıştıracak beni, biraz hırpalayacak. Uzun açıklamalar yapmayı düşünmüyorum. Hayatımda şartlar daha yeni olgunlaştı diyeceğim.
Kendimi daha çok seveceğim.
Hak ediyorum çünkü.
Kendimi kendimden korumayı da öyle…
Aferin Sibel.


4 yorum:

  1. aferin gız sibel!
    bayılırım böyle çemkirmeli yazılara!

    için açılmıştır kesin.
    ayrıca yazı fontun çok şirin yahu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Açılmaz miiii, kuş gibi hafifledim, oh dedim...

      Nasıl yazdım nasıl yayinladim bilmiyorum hic, yazinin hafifliginden guzellesmis olabilir font falan😉

      Sil
  2. Mizmizim, Sibel'im. Doktora degil ama benim de basimda bir tez bitirme challenge'i var. 7 yildir psikoterapist olabilmek icin egitim aliyorum. 6. senesinde hamile kaldim. Tez calismasina baslamak icin her sey hazirken "Hamileyken ugrasamam." deyip erteledim. Fikrim; bebe 3 aylik olsun, zaten izinli olacagim o zamam yaparim idi. Kazin ayagi oyle degilmis tabii. Simdi tum grup arkadaslarim tezleri juriye teslim ettiler, mayista sunuma girecekler ve bitirecekler. Benimse uzadi malesef. Ama yapamazdim. Tembellikse tembellik, keyifse keyif. Zamani degildi. Ama zamani gelecek. Senin icin de oyle. Yapamadim edemedim demenin bir anlami yok. Gercekten her seyin bir zamani var. Sen de artik baslayacagim demissin ki motivasyonun var demek bu. Yani ardi da gelecek. O doktora da kolaylikla bitecek. Doktora yaa, boru mu!:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Inanilmaz moral oldu su an yazdiklarin. Aynen oyle iste, yapamadim, neyse ne... Ve su an gercekten calismaya acıkmış haldeyim, zor olacak ama olacak insallah💓

      Sil

Öcü!

İnsanların neden birbirine “öcü” gibi baktığını anlamakta zorlanıyorum. Ben de sıradan bir insan olarak bazı şeylere şaşırmaya, tanıma...