9 Mart 2017 Perşembe

Tükürdüğünü yalamak -1- Lohusalık

Uykusuzluktan mı yoksa tüm gün 11 aylık yavruyu eğlendirecek, onu eğlendirirken beni de bir kaç dakika dinlendirecek oyun tasarlayıp beynimin kalan kısmını yakmaktan mı bilmiyorum, aklıma sürekli anılar üşüşmeye başladı. Fakat tuhaftır; hep de kem küm öhümmm aslında ben öyle şey etmek istememiştim diyeceğim cinsten anılar. Baktım bu kadar sık aklıma gelir oldular hem de çoklar ( ne yazık ki!), en iyisi bunları bir seri halinde yazayım da unutmayayım dedim. Neden? Çünkü bir kez yalamak yeterli tükürdüğünü!

İlk olarak: lohusa kafası, üzüntüsü, bunalması, saçmalamalara doyamaması ve -kıyısından döndüğüm- depresyonu diye bir şey varmış. Yoo kimseyi kınamadım, öyle bir şey yok falan da demedim, ama kendime ne halt etmeye o kadar güvendim de ben asla o kadar cozutmam dedim bilmiyorum. Peki ne yaptım? Tabii ki tam da "o kadar" lohusalık yaşadım.

Zaten hastanede kaldığımız 3 gün sürekli ağladım. Eve geldik, süt yok diye ağladım; o sırada süt sağıyorum ve süt gelmiş! Ama tabii ki ağlamaya devam ettim ve ağlarsam süt gider diye ağladım. Sanırım iki hafta kadar sürekli ağladım. Bebeğe baktım ağladım, mutluyum diye ağladım, kocama sarıldım sarıldım ağladım, bebeği tutarken boynunu destekemiyorlar diye ağladım. Sonra herkese hırladım. Tarif edecek başka kelime bulamıyorum. Ay o nasıl bir ani öfke hali, hem de niye? Şaş kaza bir şeyin yerini sordular mesela, "Ben ne bileyim yaaa bilmek zorunda mıyım benim tüm derdim şimdi o mu bla bla bla bla...." diye bağırmanın ne sebebi olabilir ki?
Zamanla öfke azaldı ama duygusallık son sürat.

Yavru ikinci haftadan sonra gazlanmaya bir başladı, taaaa 3.aya kadar. Yavru ağlar ben ağlarım. Sağ olsun annem yanımda, her şeyi çekip çeviriyor, normalde benden becerikli olan kocam da bir çeşit salağa dönmüş durumda çünkü... Ama yok! Ne kadar rahat ettirildiğimi falan görmüyorum; daha doğrusu idrak edemiyorum ki yanımda bunca destek olmasa bu nazları yapacak halimin olmayacağı aklıma gelmiyor. Yavru gazdan kıvranıyor basıyor çığlığı ben öyle kalakalıyorum, annem kucağına alıp hoppa zıppa derken biraz sakinleştiriyor ve ben ağlıyorum " Çocuğa bakamıyorum ben, sadece süt veren biberon gibi bir şeyim!". Sonra o biberon günlerimi de aradım çünkü benim sabırsız canavar süt yavaş geliyor diye sinirlenmeye ve uyanıkken zinhar emmemeye başladı! Allaaaaahhhh krize gel, yetersizlik ve çaresizlik duygularında boğulup boğulup tekrar hortlamaya gel!

Bir de hamileyken kendime acayip güveniyorum ya, doğumdan bir kaç hafta sonra ben bebekle yalnız kalmak isterim de demiştim tabii, ama gerçek dünya öyle bir yer değilmiş. O haftalarda öyle bunalmış ve beceriksiz hissediyorum ki anneme yapıştım resmen! İyi ki o dünden hazırdı tüm sevgisiyle, yoksa depresyonun dibini bi görüp gelirdim- ya da gelemezdim!

Daha envai çeşit saçmalıklar yaptım, her şeye alındım, endişelerimin saçma olduğunu bilsem de sudan şeyler için üzüldüm, tutup iki tokat çakmadığım kaldı kendime, o derece hırpaladım kendimi... Derken zaman geçti. Bu haller tam ne zaman bitti hatırlamıyorum. Zamanla azaldı belki, ama haftalar değil, aylar sürdü! Herhalde yavru 6 aylık olmuştu bu sefer de her akşam onu uyuttuktan sonra; bakabiliyorum yavruya, o benim, bazen bozuşuyoruz ama birbirimizi çok seviyoruz bence, evet evet cok güzel aslında herşey diye diye ağladım ve lohusalık serüvenini de ağlayarak bitirdim!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öcü!

İnsanların neden birbirine “öcü” gibi baktığını anlamakta zorlanıyorum. Ben de sıradan bir insan olarak bazı şeylere şaşırmaya, tanıma...