18 Ekim 2017 Çarşamba

Kuru boyadan çocuk ruhuma...

Köşedeki minik masa ve ondan minik sandalyeye baktıkça ağlamak geliyor içimden. Hatta dayanamayıp bir resim çiziktirdiğim büyük boy resim defteri ve rengarenk kuru boyalara da. Yavrunun yarın, "üstünü başını boyamadığı" gerekçesi ile muhtemelen beğenmeyeceği boyalara yani...
Biz çocukken her şey azdı ama kıymetliydi, ay pek güzeldi diye nostalji yapıyoruz, böyle pembik bir dünyadan bahsediyoruz ya, bence biraz yalan... Yahu o kadar güzeldi madem, niye ucuzlukçu bir marketten aldığım uyduruk kuru boyaları elimden bırakmak istemiyorum? Niye içimde doymamış bir his var?

Ya da daha geçen kendi babamla niye tartışacak oldum yine bir kalem yüzünden? " Of baba tamam bırak istediğini yapsın! Etrafı boyayacak diye ilk okula kadar boya vermeyelim mi çocuğa?!" diye neden diklendim?! Halbuki ben de istemiyorum duvarları ve mobilyaları gökkuşağı gibi yapmasını... Ama yine de o "hayır"ı duysun istemiyorum! Bizim evde elektronik aletleri kurcalamak yasaktı mesela, mazallah bozulurdu falan, dünyanın sonu gelirdi! Hala teknolojik şeylere bir mesafe ile yaklaşmamda bunun payı var bence.

Nasıl anlatayım bilmiyorum; hem bazı sınırlar olduğunu öğrensin istiyorum hem de bizim çocukluğumuzdaki gibi aman kirlenmesin, kırılmasın, kaybolmasın diye tembihlenerek ve bunu bozarsam/ bitirirsem yenisini alamam diye içlenerek büyüsün istemiyorum.

Mesele yoksunluk değil. Her şeyimiz vardı küçükken, alınmamış bir ihtiyacımız hiç olmadı. Arabesk sahneler yaratmaya gerek yok. Fakat içimde garip bir sıkışma oluyor; bir eşyanın ondan daha kıymetli olduğunu ima etmekten bile korkuyorum yavruya... Öyle hissetmesinden ödüm kopuyor!

Bir de en korktuğum şey sevgimi bir koşula bağlı sanması. "Benim için" başarılı olmak, iyi olmak, herhangi bir şey zorunda olduğuna inanması... "Benim için" o benim yavrum. Bu kadar. Bu kadar olmalı. Fazlasını beklemeye hakkım yok. Sevgim bir koşula bağlı değil ve asla olmamalı. Yine de alttan alta o kadar çok "sizin için saçımız süpürge" mesajını hissederek büyütüldük ki, buna karşılık bir şeyler yapmak, başarmak, "iyi olmak" zorunda hissettik... Yavru böyle hissetsin istemiyorum. Benim tek şansım şuydu; bu alt mesajlara rağmen sık sık sevildiğimi söyleyen, yanlış yaptığımda üzüldüklerini belli etseler de arkamda duran bir ailem oldu. Yine de, 31 yaşımı bitirirken kendimi kanıtlamak zorunda olduğum konular var gibi hissediyorsam bu işte bir yanlışlık var. Bu yanlışa kendi çocuğum için düşmekten delice korkuyorum.

Bir kutu boya ve resim defterinden geldiğim noktaya bakarsak, ebeveynlik ya da psikoloji kitaplarına ara verme fikrimi de geri çekiyorum.

Sanırım içimdeki minik insanın hala tamire ihtiyacı var.

2 yorum:

  1. evet ben de kendi tepkilerimden, çocukluğuma çok fılaşbek yaşıyorum mızmız. tamirde hep yaz buralara. iyi geliyor bana da.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nasil sevindim, kendi kendime zirvalamalarim ve atom parcalamis gibi mutlulukla ilan ettigim cikarimlarim dilerim biraz ise yarar <3 yazacagim mutlaka

      Sil

Öcü!

İnsanların neden birbirine “öcü” gibi baktığını anlamakta zorlanıyorum. Ben de sıradan bir insan olarak bazı şeylere şaşırmaya, tanıma...