21 Ocak 2017 Cumartesi

5) Sadece özledim


Bugünün sorusu beni biraz gülümsetti, çünkü konu özlemek olunca çocukluğum çıkageldi. 5 soru; her zaman ve bazen özlediğin iki şey nedir diyor. 

Özlemenin bende yeri ayrı, çünkü bir şeyi ya da birini sevdi mi her şeyi ile seven, görüntüler, sesler ve kokular bulutu içinde hatırlayan, hafızası biraz tuhaf çalışan bir insanım. Günlük gereklilikler konusunda hep dalgın ve unutkan olmakla birlikte seneler öncesinin salakça bir olayının en lüzumsuz ayrıntısını ise çok net hatırlarım. 

Geceleri uyuyamadığımda aklıma getirip izlemekten hoşlandığım anılar var çocukluğumdan kalma... İşte ben onları hep özlüyorum. Daha ilk okuldayım, yazları köye gidiyoruz anneannemlerin yanına, zaten onlar da sadece yazın gidiyor, işçilerin başında duruyor son baharda hasatla birlikte geri dönüyorlar. 3 aylık yaz tatilinin her gününü orada geçirmek istiyorum. Sabah erkenden kalkıyoruz, anneannem kesin ekmek pişiriyor ya da "hatık". İçine tereyağı sürüyor, tabii yanında bir de yumurta... İstemezsem yemiyorum, annem gibi zorlamıyor. Sonra kendimizi dışarı atıyoruz. Bazen bisikletlere binip alıp başımızı gidiyoruz bahçelere elma toplayıp yemeye, bazen piknik yapmaya, bazen de meydanda erkek çocuklarıyla bir olup akşama kadar futbol oynuyoruz. 

Anneannemin tek kuralı var öğle sıcağında 1 saatliğine eve gitmemiz gerek. Gidiyoruz, zaten acıkmış oluyoruz zor alıyoruz soluğu evde. Ekmeğin üstüne yoğurt sürüp veriyor afiyetle yiyoruz. işi gücü bırakıyor bize sarılıyor, öpüyor kuzenim, kardeşim ve ben dünyanın en mutlu çocuklarına dönüşüyoruz. Mesela tüm baş örtülerini ortaya döküp, oramıza buramıza bağlıyor elbise yapıyoruz, elimizde mısırdan mikrofonlar balkonda şarkılar söylüyoruz. Bahçede kocaman bir söğüt ağacı var, gölgesinde çamur oynuyoruz bazen, tüm bahçeyi milyon kere sulayıp yapış yapış bırakıyoruz. 

İkindi vakti anneannem işlerini bitiriyor, köyün meydanında yaşlıların toplandığı gölgeliğe oturmaya gidilecek ya köy yeri falan demiyor; üstünü değiştiriyor, Arko kremini önce kendine sonra bize yoğurt misali sürüyor ve evden çıkıyoruz. Orada türlü şebeklikler yapıyor bazen de diğer anneanne ve dedeleri dinliyoruz, hepsi hepsi bizi seviyor. Akşam yemeğinden sonra da tüm köy çocuklarıyla birlikte saklambaç başlıyor. Yorgunluktan bayılacak hale gelene kadar oynayıp eve dönüyoruz. Çok mızmızlanırsak anneannem elimizi yüzümüzü ve ayaklarımızı yıkayıp bizi yatağa yolluyor. Annem ya da yengem varsa yandık, o vakitte bizi banyo bekliyor! 

Uyku faslı gelince de bu sefer anneannemi bölüşemiyoruz, hepimiz onun yanında uyumak istiyoruz. Bazen şöyle bir çözüm buluyoruz işin içinden çıkamazsak; önce benimle yatıyor anneannem, sabah namazından sonra kuzenimle, diğer gün sırayı kardeşim ve diğer kuzenim alıyor. Anneannem bir kez of demiyor, bir kez hayır demiyor bize. Dedem çalıştığı için onu daha az görüyoruz ama gündüz bir yakalarsak onun da yakasından düşmüyoruz. Bizim köyde bakkal yok ya, hepimizi traktöre bindirip yan köye dondurma almaya götürsün diye tepesine çıkıyoruz, o da her seferinde tamam diyor. Yaz tatili bitiyor, eve döneceğiz artık el mahkum. Neyse ki okulu çok seviyorum, bizden bir kaç hafta sonra işlerini bitirecek anneannem ve dedeme sıkı sıkı sarılıp hemen gelin diyorum. Ahhhh, ben bu günleri çok özlüyorum hep özlüyorum.


                                          Galiba özeti de bu oluyor o mutlu zamanların

Bazen... Bazen de küçük bir şehirde yaşamayı özlüyorum; arkadaşlıkların daha kuvvetli olduğu, işlerin 2 saatte falan mucizevi bir şekilde halledilebildiği, apartman komşuları tanındığı için kapının çat diye açılabildiği, hani bazen dedikodusu bol olsa da insanların birbirine içten davrandığı, çocuğuma bir saat bakacak birisi olsa diye ağlamak yerine bunun için insanların sıraya gireceği...


2 yorum:

  1. bu yazınıza bugün bıraktığınız linkten dolayı geldim.benim köy anım yoktur ama anneannemle de babaannemle de çokça vakit geçirme şansım oldu ve anneannemi 8 ay önce kaybettik babaannem ise artık yaşlılıktan eskisi gibi değil.yani bende onları ve o günleri çoook özlüyorum :( küçük şehir yarama ise hiç değmeyin. bu gri ankara da olmaktan hiç mutlu değilim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gelip okumaniza cok sevindim!Ankarayi sevmeyen birini daha bulmuş olmaya da tabii..
      Onu seven bir anneanne babaanne bir çocuğun sahip olabilecegi cocukluk anilarinin en guzeli bence de... Su yasima geldim hala anneannemin yaninda kendimi doyasiya simarmakta ozgur ve güvende hissediyorum... Ben de babaannemi bir yil once kaybettim. Hem onlari hem cocuklugu ozlememek mumkun degil...

      Sil

Öcü!

İnsanların neden birbirine “öcü” gibi baktığını anlamakta zorlanıyorum. Ben de sıradan bir insan olarak bazı şeylere şaşırmaya, tanıma...