Az önce, yalnız bir annenin oğlunun doğum gününde yazdığı yazıyı okuyup ağladım.
Öğlen de yine internette rast geldiğim bir hikayeye ağlamıştım.
Depremde kurtarılmayı bekleyenler, kurtarılanlar ve kurtarılamayanlar için ağladım geçen hafta boyunca.
SMA ile savaşan yavrucukları ve ailelelerini gördükçe ağladım , ağlıyorum.
Her şey çok içime dokunuyor.
Geçen yıl bu zamanlar ameliyat olan, gece boyu korku çığlıkları atan ve ardından anlam veremediğimiz bir şekilde boğaz enfeksiyonu yaşayayıp zor iyileşen oğlumu düşünüp düşünüp ağlıyorum onu da unutmayayım.
Sanki tüm o koşturmaca ve bitmeyen stres döngüsünün içinde nefes aldığım zamanlarda “kendime bir iyilik yapıp” ağlıyorum.
Düşündüm de son bir senedir kaygısız bir uyku uyumamışım. Yani rüyaların birbirine karışmadığı, bitse de uyansak dememe gerek kalmayan bir uykudan bahsediyorım.
Bazen içimdeki çekip gitme isteği artıyor, artıyor, zorlanıyorum.
Herkes mi böyle aralar, bir ben mi tökezliyorum bilmiyorum.