Önce şunu bi koyalım şuraya... Ve konuya gelelim.
Yavruyu 2 yaşına getirdik şükür. Bu süreçte kendi adıma gururla söyleyebilirim ki gerçek bir survivor gibi yarıştım. Açlık falan vız gelir tırıs gider; uykusuzluğa rağmen hayatta kaldım (ay bu gerçekten “hayatta kalmak” ama, yaşamak değil), sinir krizlerinin üstünden atladım, bunalımlara çivileme dalıp yüzeye çıktım, ıssız adaya düşmüşçesine sosyal yaşamdan koptum, dayanıklılık testleriyle alay eder şekilde dörtte bir ağırlığıma ulaşan yavruyu uzun mesafelerde taşıdım ve gece 547595058 kere yatağından alıp geri koydum, boynum, dirseğim, bileğim ve dizim sakatlandı ama yarışmadan çekil(e)medim, gece gündüz -hindistan cevizi değilse de- ekmek/kraker kemirdim zaman bulup yemek yiyemedim…
Dağın tepesinde cidden çalılıklara falan mı işiyorlar bilmem ama ben 2 senedir yalnız başıma tuvalete gidemedim diyebilirim, yetmedi üstüne çiş tutma rekoru da kırmış olabilirim!
Bu süreçte kimseye doyasıya çemkiremedim, trip atmaya kalksam üstüne bir de üzüldüm, üstelik tüm performansım karşılığında ne alkış, ne para, ne de ün kazanamadım.
Her sıradan anne gibi yani…
Bu süreçte kocam da eski yaşantısından koptu tabii, suratsız karısıyla uğraştı, bi’ de akşamları gelip oğluyla kudururcasına eğlendi. İç dünyasında o da bir sürü değişim, gerilim, boşluk, şaşkınlık ve bunalım yaşamıştır eminim.
Her sıradan baba gibi…
Ama aradaki farkı anlatmam için daha fazla şey yazmama gerek var mı? Bilmem, bence anlaşılıyor. Kimseye daha fazla giydirmeye gerek yok sanki.
Zaten bunu da “analar çeker yükü kimsenin bilesi yok, liiililililililillliiii” şeklinde zılgıtlı bir ağıda bağlamak için yazmadım. Sadece bir durum tespitinden yola çıkıp ilişkiden arta kalanlar kısmına gelmeye çalışıyorum.
Birkaç seferdir kocam gerilen ve bazı kısımları aşınan ilişkimize atıflar yapıyor. Bazen laf arasında bazen de günlük bir konu hakkında yazışırken bir mesajda… Hoşuma da gidiyor aslında, fark etmesi ve dile getirmesi güzel bir gelişme sonuçta. Üstelik bunu benim yapacağım şekilde “konuşmamız gereken bi’ durum var” kasıntılığına girmeden, gayet sakin bir biçimde yapması da artı on puan ediyor.
Mesela dün, ona hediye almam için bana takılmış mesajda, arkasından da “sen bana kâfisin, hiçbir şeye gerek yok” demiş… Uzun zamandır romantizm falan unutan bünyem bu güzel mesaja “kedi köpek gibi oluyoruz bazen ama çok tatlısın” şeklinde cevap verince o da hemen durum tespitini yapıştırmış; “ o da evliliğin şakaları… ama birbirimizi ihmal ettik, tabii ihmal sebebimiz dünyanın en güzel şeyi… yaa canım hatırlasana önceleri dip dibeydik her saniye …”.
Ay düşünüyorum da hakikaten öyleydik. Ben sevgisini dokunarak, yılışarak, dibine sokularak gösteren insanlardanım. Bunu çok kısıtlı sayıda kişiye yaparım, ama bu alana giren insanları da bir sevgi baloncuğuna alırım. 2 senedir buna neredeyse hiç fırsatımız olmadı. Çünkü uzun uzun oturacak, bir şeyler konuşacak, izleyecek, gezecek vakti bulamadık.
Ay düşünüyorum da hakikaten öyleydik. Ben sevgisini dokunarak, yılışarak, dibine sokularak gösteren insanlardanım. Bunu çok kısıtlı sayıda kişiye yaparım, ama bu alana giren insanları da bir sevgi baloncuğuna alırım. 2 senedir buna neredeyse hiç fırsatımız olmadı. Çünkü uzun uzun oturacak, bir şeyler konuşacak, izleyecek, gezecek vakti bulamadık.
Uykusuz baykuşa benzeyen bir yavrunun getirdiği zamansızlık ve kronik bitkinlik, büyükşehirde desteksiz çocuk büyütmek ve her şeyi mükemmel yapması gerektiğini zanneden bir annenin sakinleşemeyen beyni-bedeni buna izin vermedi.
Düşünüyorum ne değişti de bu durumu aşmaya ya da en azından gerçekten sakince fark etmeye ve telafi etmemiz gerektiğini düşünmeye başladık?
- İlki şu; artık insani standartlara yakın bir uykuya kavuştum. Kış uykusuna falan yatsam belki o kayıp süreyi ancak telafi ederim ama yine de eskiye nazaran çok daha iyiyim.
- İşe başlayıp sosyal hayata biraz daha karışınca odağım ister istemez kaydı ve gevşemeye başladım.
- Yavru gün içerisinde minicik sürelerle de olsa kendi kendine oyalanmaya, bize bir kahve içecek ya da 15 dakika sohbet edecek fırsatı tanımaya başladı.
- Yavru kendini daha iyi ifade eder, oyun kurar, birlikte bir şeyler yapmaktan anlar olunca, ortak geçirdiğimiz zamanlar da daha keyifli hale geldi.
- Rutinleri bozmasam da, dakikası dakikasına yemek, uyku, oyun planlamayı bırakmam hepimizi rahatlattı.
- Tüm bu değişimleri görünce kocam da geçen günlerin aslında ne kadar zor olduğunu bu günle kıyas yaparak anlamaya ve bana daha çok hak vermeye başladı.
Adım adım gidersek, sıra bu değişimlerden faydalanıp tamire girişmeye geliyor… Bu konuda ne yapabilirim diye kendime sorunca aklıma ilk olarak daha az söylenmek geliyor. O an söylenmekte haklı olmam, ortamın gerildiği gerçeğini değiştirmiyor çünkü… Bir de olup biten, artık geride kalan şeyleri düşünerek modumu düşürmemem gerekiyor, ne yazık ki bunu yapıyorum, hem de sıkça! Şu anne vicdanı denen şeyden de bir parça sıyrılıp nadir de olsa yavruyu hafta sonu kısa süreliğine annemlere bırakıp bir sinema, bir yemek ya da bir yürüyüş için zaman ayırabilsem eminim çok şey değişir.
Kocam ne yapabilir?
Bunu ona uzun bir liste olarak sunmayı düşünüyorum :D