Ne zaman sıkılıp bunalsam, kendime bir kıyak geçeceğim diyorum. “Bu hafta sonu…” diyor ve işte öyle kalıyorum. Ne yapayım bu hafta sonu? Ne yapayım, ne yapayım, ne yapayııııımmmmm diye bunalıma giriyorum.
Hafta sonumuz genelde sabah saat 6 da başlıyor. Çünkü uyku sevmez yavrunun “hafta sonu özel” saati bu! Neyse kahvaltı şu, bu derken, yapılacak bir alışveriş ya da iş varsa, öğleye kadar onu halletmek üzere kahvaltılıkları buzdolabına tıkıp, tabakları masanın üzerinde öylece bırakıp evden fırlıyoruz. Çünkü zıkkım Ankara’da markete bile arabayla gitmek gerekiyor! Gitmek ve eve dönmek için harcayacağımız zamanı düşünce kalan süreyi uzun tutmak için böyle acele ediyoruz. Öğle vakti eve geri gelip, artık mızıklanmaya başlamış olan yavruyu temizleyip öğlen uykusuna yatırıyoruz.
Artık o uyurken mutfak mı toplamak istersin, uyanınca yesin diye öğle yemeği mi pişirmek istersin, eve çeki düzen vermek mi, yoksa çamaşır dağları arasında kaybolmak mı bilmem. "Uff yaa yapmıycam" deyip içeri gidiyorum, kocayla açıp dizi izliyoruz. Yattıktan bir saat kadar sonra yavru kesin kalkmaya davranır, bilgisayarı onun yanına taşıyıp, uykusu hafifler gibi olunca pışpışlamak/hafifçe sallamak suretiyle uyku süresini uzatıyor ve şanslıysak toplamda 3 bölüm falan dizi izlemiş oluyoruz. Hafta sonu boyunca yaptığım tek keyifli yetişkin faaliyeti de bu oluyor zaten.
Yavru uyanıkken ne ev işi yapmak ne odaya geçip kendimle ilgilenmek istiyorum. Sanki ona ayırmam gereken zamanı çarçur ediyormuşum hissinden kurtulamıyorum. O sofra hazırlayıp toplamalar, çamaşırlar, ev düzenlemeler inanılmaz bir koşturma içinde, kocayla paslaşarak, aralarda derelerde hallediliyor. Halbuki başladığım işin bölünmesinde NEFRET ederim. Çamaşırı bir ara topluyorum, bir ara katlıyorum, bir ara yerleştiriyorum. O arada yemek pişiriyorum ya da yavruyla halay çekiyorum (şaka falan değil, çılgınca halay çekiyor terden atletimiz ıslanana kadar tepiniyoruz), ya da parça parça ev süpürüyorum. Sonra ne oluyor, kendimi ne dinlenmiş, ne iş yapmış ne de yavruyla doyasıya eğlenmiş hissediyorum.
Bilmem belki herkes biraz böyle hissediyordur ama sanki hafta sonu daha çok yoruluyorum.
Kendim için ne yapmalıyım sorusuna net bir cevap veremediğim gibi, bunun için zaman da ayıramazmışım hissine kapılıyorum…
Aslında içten içe biliyorum, bunun 2 temel sebebi; zamanı yönetemediğim için bocalamam (Ceren’in yazılarının yardımcı olacağından çok umutluyum) ve hafta sonumun her bir dakikasını yavruyla dip dibe geçirmek zorundaymışım gibi inanmam…
Hâlbuki yavru büyüdükçe şunu daha iyi idrak etmeye başladım; istediği şey temel ihtiyaçlarının karşılanması ve yanındayken tam anlamıyla onunla olunması. 5 saat yanında dalgın ya da huzursuz durmam değil de yarım saat neşeyle oynamam onun için daha önemli. Ben sadece kendi iç sesimi susturamıyorum “Bütün hafta boyu akşamları sadece 2.5 saat birlikte oluyoruz, hafta sonu her an yanında olmalıyım” diyen…
Neyse, iyi kötü teşhisler koyuyorum, tedaviyi de bulurum umarım.
Belki o zaman kendimi nasıl şımartacağımı da bulurum.