24 Aralık 2018 Pazartesi

Büyük ve küçük kaygılar; ben ve benim oğlan

Her zaman kaygısı yüksek bir insan oldum. Hani herkeste bir parça görülen; yeni bir ortama girince huzursuz olma, düzenini değiştirmemek için direnme, belirsizlikten hoşlanmama hallerinin dışında bir kaygıdan bahsediyorum. Bu zıkkım yüzünden üniversite dönemlerinde (hiçbir işe yaramasa da) ilaç kullanmışlığım bile var. Hoş, o dönemki kaygı hastalık korkusu ile karışmış, panik atağa döndüm döneceğim tarzı bir şeydi… Bende hep devam eden o “uyuz kaşıntısı kılıklı” kaygı ise daha farklı. Benimki dışarıdan pek de belli olmayan, beni yakından tanıyanların tarifiyle baykuş bakışlar ile kendini belli eden, pek çok kişi için biraz sıkıntı vermenin ötesine geçmezken beni içten içten çürüten bir tuhaf hal.
Çok zamandır bu hallerimi epey geride bıraktığımı zannediyordum ya da geliştirdiğim yönlerimle bu kaygıyı dengelemeyi başarıyor ve beni dibe çekmesini engelliyordum. Ne bileyim işte, gelişen girişkenliğim, çok okuyarak elde ettiğim o “ne yapılacağını biliyorum rahat olabilirim” hissi, düzeni bozmaktan korkarken bir taraftan da çılgınlık iyidir diye kendimi itekleyerek bir anda mutlu olma halleri, hayatımı sadeleştirerek kazandığım rahatlamalar, maneviyatımı güçlendirmek için arayışlarım ve tabii yavrudan sonra gelen 10 kaplan gücündeyim düşüncesi ve yamulta yamulta bana öğrettikleriyle epey rahatlamıştım.
Peki, şimdi ne oldu da yine bu kadar kaygılıyım?
Çünkü yavru kocaman (ya da küçücük mü demeli) bir kaygı yumağına dönüştü!


Mutter und Kind by Robert Noir (1864-1931) demiş Google... Tanımam etmem ama içimi bi acıttı
Benim duygusal böcüğü “olduğu gibi” kabul etmiştik zaten. Anası böyle babası böyle, malzeme bu, ne olacaktı ki demiştik… Bize küçükken pek de tanınmayan o duygularını anlama, tanıma, kabul etme ve onları belli edince kabul edildiğini hissetme şansını ona tanımak için elimden geleni yaptım şimdiye kadar. Duygularını çözemediğini ya da ifade edecek sözcüğü bilmediğini fark ettiğimde onun için dile getirdim, üzgünsen kucağıma gelip ağlayabilirsin dedim, öfkeli olduğu zaman şimdi çok kızdın biliyorum sakinleşmen için ben buradayım dedim ve bekledim, asla onu bastırmadım ya da sen erkeksin imasında bulunmadım. Bunun için de gururla kendi sırtımı sıvazladım çünkü karşılığını aldığımı düşündüm: Bana güveniyor ve olduğu gibi davranmaktan hiç çekinmiyordu yavru. Daha ne olsun. Ne zaman bir topluluğa girsek herkesin ilk teşhisi olan “aaaa çok duygusal” cümlesinden bu nedenle hiç rahatsız olmadı(k)m.
Fakat sıkıntı topluluğun kendisi ile ilgili olmaya başlad. Belli gelişim dönemlerinde çocuklarda olan insanlardan korkma, çekinme dönemleri dışında da ciddi sakınmaya girdi yavru. Parka gittiğimizde başka çocuklar varsa oyuncaklara yaklaşmama, biri bağırınca (kendi arasında oynayan çocukların bağrışması) aşırı rahatsız olma, ağlayan bir çocuk görünce hemen ağlama. Bu belirtiler bazen çok şiddetlendi bazen de çok azaldı ve buna da “olabilir” dedik. Bağırarak konuşan ya da “konuşamayan” akranlarından aşırı kaçınma, elinden bir şeyi çekip alan olunca aşırı şekilde üzülme (Asla yavrunun bir başka çocuğun elinden bir şey çektiğini görmedim. Her zaman bakabilir miyim diye soruyor ve beni deli ediyor), hem diğer çocukla oynamak isteyip kıvranma hem de beni gölgesi gibi dibinde isteme, ortamdaki en ufak ses ya da gerginlikten hemen etkilenme ve kaçma hali gibi şeyler ise hiç geçmedi. Yakın arkadaşımın 6 aylık bir bebeği var, bebek ağladığı anda benimki ondan çok ağlıyor. Ne zaman onlara gitsek neredeyse benimkiyle yaşıt olan kızının ilk “değişik” hareketinde benimki iki gözü iki çeşme ağlıyor ve eve gittiğimizde bile bir süre o olayı sayıklıyor. Bunları yakın çevreme anlattığımda herkes; biraz hassas, zamanla geçer demekten dışında bana yardımcı olmuyor.
En son geçen hafta sonu çevremde anlatmaya çalıştığım şeyi nihayet anlayan birilerini gördüm. Bu bahsettiğim arkadaşımda buluştuk çoluk çombalak.  En büyüğü benimki olmak üzere 4 çocuk,7 kadın. Daha ilk dakikadan benimki üstüme kedi yavrusu gibi tırmandı. Bebek ağladı benimki ağladı. O geçti, biraz oyuna daldı (tabii beni dibinden ayırmıyor) arkadaşımın kızı elinden tutup çekiyor koltuğun arkasına saklanalım diye benimki korkudan altına edecek, o geçiyor, ufaklıklardan ötekisi kafayı masaya çarpıyor, annelerden biri amaann diye sesleniyor çocuk azıcık ağlıyor benimki titreye titreye ağlıyor! Neyse sakinleştirip sofraya oturuyoruz, bir dilim muhallebi pasta yemesine izin veriyorum sakinleşsin diye, yarısını yedikten sonra eve gidelim diye yalvarmaya başlıyor. Babasını arıyorum gelip alsın diye ve çocuğum biraz akran görsün isimli hikâye 1 saatte bitmiş oluyor. Bu arada tüm bu olayların arasında yetişkinlerle gayet güzel konuşuyor, oyun oynuyor, onlara hemen 5 dakikada ısınıp sohbet ediyor, aradaki ağlamalı durumlar sırasında ve sonrasında söylediklerini duyan arkadaşlarımın gözlerinden kalpler çıkıyor. Sonunda diyorlar ki senin anlattıklarını şimdi anladık. Bu kadar hassas olduğunu bilmiyorduk. Bir tanesi çok güzel özetliyor; “öyle bi bakıyor ki eğer elimden gelse onu üzen her şeyi uzaya fırlatırdım”…
Bu arada bebekliğinden beri süren araba koltuğu direnci başka bir boyut kazandı bu sefer de. Hızlı hızlı nefes alma, renginde sararma, sürekli ağlamaklı haller, ben çok sıkılıyorum arabada diye söylenip söylenip sonunda sonsuz bir ağlama sürecine girme, mola versek bile kendine gelememe… Böyle anlatınca her çocuk arabadan sıkılır diye geçiştirilecek bu haller en sonunda aile içinde de fark edildi. Bu çocuk neden bu kadar kötü oluyor arabada? Bence resmen bir anksiyete nöbetine giriyor! Belki de sadece araba tutuyor evet, ama kusmuyor?
……………………………………….
İşte bunları yazdıktan ve bir türlü yayınlayamadıktan sonra başka şeyler de oldu. Tabii ki uykuyla ilgili. Elbette uykuyla ilgili. Başka ne ile ilgili olabilir ki! İlla ki uykuyla ilgili.
Çok sinirim bozuk.
Baya baya öfkeliyim şu an.
Yalan mı söyleyeceğim hissettiğim şey öfke. Empati de kalmadı sakinlik de kalmadı. 32 aylık bir çocuğun hala uyku sorunu yaşıyor olması ve artık uykusuz kalmak düşüncesinin bile beni çığlık çığlığa bağırtacak hale gelmesi DIŞINDA bir de bu durumu şu yukarıdaki halleri ile bağlama eğilimindeyim. Uyumamak adına her haltı yapsa da sizin yatağınızda uyuyalım dememişti daha önce hiç. Şimdi de ona başladı. İki gecedir normal uyku saatinde uykuya geçtikten sonra uyanıyor ve geri uyumuyor. İlk gece balık dokundu sandık, epey yemişti çünkü, bir uyandı ki su gibi terlemiş, çok huzursuz, geri uyuyamıyor ve boynuma ahtapot gibi sarılıp nolur babamın yanında uyuyalım diyor, yatağa götürdüm, hemen uyudu ve sık sık panikle kalkıp anne?! Diye bağırarak nerede olduğunu kontrol etti. Dün gece desen aynı, yattıktan yarım saat sonra kalktı ve önce benimle birlikte odasında uyumak için diretti. Aldım odasında yerde duran büyük minderde birlikte uyuttum. Ama kalkmaya davrandığım an uyanıyor. Hatta sanki hiç uyumuyor gibi ya da otobüs uykusu misali uyur ama farkında gibi… Elbette minderin üstünde her yerim tutuldu. Sayısız denemeden sonra her kalkma çabamda uyanınca aldım yatağa götürdüm yine sinirle. Zaten ikide bir uyanıp ne kadar süre dalmaya çalıştık bilmiyorum, o ortamızda yatarken ben yatağın en uç kısmına sıkışmış halde yine sabaha kadar düzgün dalamadım. Sabah uyandığımızda içimden tek geçen oğlana kızmamak için kendimi tutmaktı.
2,5 yaşında çocuğa gece neden uyumadın demek ne kadar aptalca değil mi? Ama öyle yapmak istiyorum. Sabah yüzümü gözümü toparlayamadım, o da moralimin bozuk olduğunu fark edip türlü şirinlikler yaptı. Vicdan azabından gebermekle kolundan tutup “lan oğlum yeter kendine gel!” demek arasında bir duygu durumundayım.
Bu kadar çok öfkelendiğime göre kesin kendimden de şüphe ediyorum.
Neyi göremiyorum?
Neyi yanlış yapıyorum?
Sadece abartıyorsam, neden başa çıkmayı bilemiyorum?

10 yorum:

  1. sibel mrb. inan öyle görüyorum ki hepimiz her dönem farklı bir cinslikle uğraşıyoruz. ve maalesef her cinslik kendi sürecini tamamlayana kadar mümkün mertebe konuşarak izah etme ve tüm nefretimize rağmen (evet kabul bende zaman zaman tam olarak öyle hissediyorum.)sevgimizi göstererek ve tabi ki arada delirmek dışında fazla bir şey yapamıyoruz. kaba tabirle senin aşırı ağlak bir oğlun var benimse aşırı öfkeli. deyim yerindeyse gömleğiyle kavga ediyor. her şeyi ağlayarak ve mızmızlanarak istiyor. durduk yere öfke nöbetleri geçiriyor. neye, nerede, ne zaman ve ne gerekçeyle bağıracağını asla bilmiyoruz. yani özetle durumlar farklı gibi görünse de süreç aynı sadece geçmesini bekleyeceğiz ve başka bir şey elden gelmiyor.
    uyku konusunda da çok çekmiş birisi olarak şunu söylemeliyim ki mükemmel olmasa da düzeliyor.yatağınıza gelmesini fazla dert etme. bende bazen yarı geceyi onun 1,5 metrelik yatağında geçiriyorum. ve tam delirirken şunu düşünüyorum. bu onunla bu yakınlıkta yatabileceğim kaçıncı gecem ?
    not:abartmak analığın şanındandır :P
    sevgiyle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslinda dogru söylüyorsun Hulya o süreç kendi kendini tamamlayana kadar bir sey yapamiyoruz galiba. Şimdiye kadar da hep böyle oldu.
      Hosumuza gitse de gitmese de bekleyeceğiz anlasilan.
      Zaten sonraki gun biraz sakinlesmistim. Bu ara buna ihtiyaci var anlasilan dedim ve kabul ettim, hala minderde kedi gibi kivriliyr olmami değiştirmese de daha iyiyim.

      Sil
  2. Mızmızcım çocuklarda kaygı dönemleri oluyor, gelişimsel korkular diye arayabilirsin bak çok normal inan ki. Sen hiç bir şeyi yanlış yapmıyorsun, gayet yeterli bir annesin. Ama kendini ön plana almayı, kendine şefkat göstermeyi öğrenmen lazım (kızım sana söylüyorum ama ben kendim de aynı noktada takılıyorum).
    Anksiyete yaşam kalitenizi bozmaya başlarsa (uyku demedim bak, uyku çok apayrı bir konu, o konuda çalışan uyku meleği diye bir kadın vardı ya istanbul'da, acaba arasan bi görüşme mi yapsan?) o zaman danışma zamanı gelmiştir. Ama çocuklardaki gelişimsel korkular inan çok üstünde durmaya gerek olmayan, evrimsel açıdan gerekli bile diyebileceğim bir sorun. Ha yaşarken berbat o ayrı, onun için de sana sabır diliyorum ve "süreç" hızlı geçsin bitsin inşallah ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu arada geçen blogcu annede bir yazı okudum, bir anne yazmış çocuğunda baya uyku sorunları varmış onun da. Meğerse çocuk uyku öncesi banyo rutinini sevmiyormuş, uykusu açılıyormuş, anca konuşmaya başlayınca ifade edebilmiş. Bir de yine kocaman yatakta uyutuyorlarmış, halbuki o daha böyle kundak tipi sarılmalı bir çocukmuş, yani "uyku ortamı" çok önemli.
      Mesela benim kızla oğlan da öyle, ortam tamamen karanlık olmazsa uyumazlar ve sırf bu nedenle dün şahane bir ev çıktı karşımıza ama camlarda kepenk sistemi yok ve yapılamıyor diye reddettik! İçim kan ağlıyor ama uykusuz çocuk mu aman Allah düşmanıma vermesin..

      Sil
    2. Oyle mi diyorsun Ceren... O kadar cok aradim ki donemsel korkular duye, buldugum kaynaklarin hic biri ile tam örtüşmedi şikayetler. Belki de dogru kaynaga ulasamadim tabii... Gozlemleyip bekleyecegim bir sure daha, çünkü bunlar dışında gayet normal hatta ozguveni yuksek bi cocuk. Genel ilarak yasamimizi bozmuyor simdilik anksiyete hallerimiz...
      Uyku konusu cidden bambaska bi olay ve dogdugundan beri boyle sorunlu benim oglan. Tek yapabildigim bir rutin kurmak oldu en azindan onu hic bozmadik yoksa cidden önünü alamazdim bu uyku direnci ile... Banyo yapmak uykusunu acmiyor eminim, hatta sicak banyo iyi geliyor. Ben de senin gibi kör karanlikta yatiriyorum ses kadar isiga da hassas çünkü... Benim bile buradan icim acidi ama o evi ben de istemezdim cok iyi anliyorum seni:) daha guzelini bulursunuz insallah ❤

      Sil
  3. Hayat işte böyle... Uğraşmacalı... :)
    Ben de beklerim blog'uma, sevgiler... :)

    YanıtlaSil
  4. Çocuğun bu dönemdeki tutumlarını “mizaç ya da ana-babadan genetik miras” olarak değerlendirip, kalıcı olacak diye korkma.
    Eski yazılarımı belki hatırlarsın, seninle yorumlaşmıştık o vakitler. Benim de içinden çıkamadığım, hatayı kendimde aradığım, çözemediğim ve geleceğe dair endişelendiğim durumlar vardı oğlanla ilgili.
    Edo nasıl 180 derece dönüşüm yaşadı anlatsam inanmazsın!
    2,5 yaş daha çok küçük be mızmızım :( şu an yapacak pek bir şey yok gibi... nacizane tavsiye: ince ve kaba motor beceri kısmı kilit. El kasları için montesori aktiviteleri, kaba motor için de bol atlama-zıplama-tırmanma talimleri çocuğun bağımsızlık algısını net geliştiriyo. Bunları yapabiliyor olması listeye tick atmak için yeterli değil. Günlük hayatta bol bol kullanacak, kendi işini kendi görüp, bir çok şeyi becerebildiğini kendi farkedecek, bu yeteneklerini hayatına doğallıkla entegre edecek ki kendine güvensin. Alakasız gibi görünse de o kadar alakalı ki :)) bu arada montesori aktivitesi dediğim şey pinterestte gördüğümüz pahalı oyuncaklar, anaların hazırladığı janjanlı düzenekler değil elbet :D bildiğin barbunya ayıklatma, haşlanmış patates soydurma, hamur yoğurtma, omlet çırptırma, temizlik yaptırma falan ehehhehe. Ananın çocuğu için yapabileceği en büyük yatırım (sevgi-şefkat-bakım-iletişim dışında tabi) çocuğun yaşına uygun gelişim basamağında challenge’lar koymak, önünü açmak, teşvik-taktir etmek, ve yeni yetenekler kazandırmakmış ben bunu anladım... edo yüzmeyi, bisiklete binmeyi öğrendiğinde; harfleri-sayıları tanımaya başladığında nasıl yeni sayfalar açılmıştı önümüzde şu an çok daha net görüyorum.
    Ha bunları yapmazsan su akıp yolunu bulmuyor mu? Buluyor elbet... ama süreci yönetmede bi tık daha kontrol sahibi oluyorsunuz bu şekilde, bebe de sen de...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O sizin yasadiginiz donemleri de hatırlıyorum hatirlamaz miyim, ha bire her sey normal bence dekostim ve bana gercekten gecici görünmüştü fakat insan benzer durumlarin ortasina düşünce acayip panikliyormus cidden. O yuzden sagol yazdigin icin ❤ ayrica dogru diyorsun kalici olacak endişesine cpk kapılıyorum ve aslinda cocugu kendim etiketlemis oluyorum bi taraftan, yapmamak lazim bak aydınlandım.
      Aktivite olaylarinda da ince motorun tersine kaba motorun bir miktar geriden geldigini düşünüyordum. Su uc dort aydir onda da olumlu gelisme var. Beni sasirtacak kadar iyi scooter sürmeye ya da tirmanma olaylarina girismeye basladi hic yapmazdi. Biraz tesvik biraz da zamaninin gelmesi icin sakince beklemekle duzelecek insallah pek cok sey. Yaza dogru krese basladigi gibi aklimdaki ilk seylerden biri yuzme konusu bak onu da iyi hatirlattin.
      Öperim.

      Sil
  5. Merhabalar,Blogunuzu sevdim.Takip ve izlemeye aldım.Bana da beklerim.(tariflimutfak/sibelinyemekleri).Başarılar dilerim.

    YanıtlaSil

Öcü!

İnsanların neden birbirine “öcü” gibi baktığını anlamakta zorlanıyorum. Ben de sıradan bir insan olarak bazı şeylere şaşırmaya, tanıma...