Sevgili Mina’nın daha önce başladığı ve her gün yazdığı bir challenge vardı. Günde 20 kere falan bloğunu ziyaret edip yayınlar yayınlamaz okuyordum ve “ne güzel her gün yazıyorlar yaa” diyerek imreniyordum. Bir tane daha başlamış! Haberini yine ondan aldım, üstelik haftalık bir challenge olduğu için hemen ben de iştahla atladım. İlk iki soruyla başlıyorum;
Nelere şükredersin, hangi minik şeylerden müteşekkirsin diye alıyorum bu soruyu… Önceki yazımda belirttiğim gibi, şükür defteri yazıyorum bu aralar, elimde kapı gibi arşiv var ☺ Şaka bir yana, baktım da çok güzel şeyler yazmışım kendi minik dünyamla ilgili. Mesela iyi ki zayıfım, hiç endişelenmeden istediğimi yiyorum çok şükür demişim. Hâlbuki, bu zayıflık konusu yüzünden beni öyle bunaltır öyle sinirimi bozar ki insanlar… Sonraaa, artık insan gibi uyuyabildiğim için şükretmişim. Yavru gece bekçisi gibi davranmayı bıraktı, çok şükür uyuyoruz! Arada arıza veriyor ama 1,5 sene kesintisiz 4 saat bile uyumamış bir insan olduğum için aldırmıyorum. Aslında yazdıklarımı okudukça insana huzur veren şeylerin gerçekten de ufak olaylar olduğunu anlıyorum. Ne bileyim maaşım şu kadar iyi ki böyle demiyorum da hep içimden çok şükür ayın sonunu getiriyoruz, kendimiz ve yavrunun ihtiyaçlarını karılarken düşünmek zorunda kalmıyoruz diye şükrediyorum. Bilmem ki, cumartesi sabahı (sabah dediysem hava daha aydınlanmamış) dizi çıkmış pijamalarımla mutfakta aile boyu kahvaltı hazırlıyoruz ve gülümsüyoruz diye şükrediyorum. Bir sürü beceriksiz adamla çalışıyor olabilirim ama işimi düzgün yapma gayretimi kaybetmedim diye şükrediyorum. En çok, en çok, hayattayız ve sağlıklıyız diye şükrediyorum… Geçen gün, artık Bakanlığın otoparkında bomba araması için ihbar gelmiyor diye sevinirken buldum kendimi. Garip bir ülkede yaşadığımız için bunlara da şükretmek durumundayız ama olsun…
Nelere şükredersin, hangi minik şeylerden müteşekkirsin diye alıyorum bu soruyu… Önceki yazımda belirttiğim gibi, şükür defteri yazıyorum bu aralar, elimde kapı gibi arşiv var ☺ Şaka bir yana, baktım da çok güzel şeyler yazmışım kendi minik dünyamla ilgili. Mesela iyi ki zayıfım, hiç endişelenmeden istediğimi yiyorum çok şükür demişim. Hâlbuki, bu zayıflık konusu yüzünden beni öyle bunaltır öyle sinirimi bozar ki insanlar… Sonraaa, artık insan gibi uyuyabildiğim için şükretmişim. Yavru gece bekçisi gibi davranmayı bıraktı, çok şükür uyuyoruz! Arada arıza veriyor ama 1,5 sene kesintisiz 4 saat bile uyumamış bir insan olduğum için aldırmıyorum. Aslında yazdıklarımı okudukça insana huzur veren şeylerin gerçekten de ufak olaylar olduğunu anlıyorum. Ne bileyim maaşım şu kadar iyi ki böyle demiyorum da hep içimden çok şükür ayın sonunu getiriyoruz, kendimiz ve yavrunun ihtiyaçlarını karılarken düşünmek zorunda kalmıyoruz diye şükrediyorum. Bilmem ki, cumartesi sabahı (sabah dediysem hava daha aydınlanmamış) dizi çıkmış pijamalarımla mutfakta aile boyu kahvaltı hazırlıyoruz ve gülümsüyoruz diye şükrediyorum. Bir sürü beceriksiz adamla çalışıyor olabilirim ama işimi düzgün yapma gayretimi kaybetmedim diye şükrediyorum. En çok, en çok, hayattayız ve sağlıklıyız diye şükrediyorum… Geçen gün, artık Bakanlığın otoparkında bomba araması için ihbar gelmiyor diye sevinirken buldum kendimi. Garip bir ülkede yaşadığımız için bunlara da şükretmek durumundayız ama olsun…
İkinci soru “evim dediğin yer” den bahsetmemizi istemiş. İçimden hemen iki şey geçiyor; “ay salon çok dağınık!” ve emlakçının sözleri “koca ev abla, mis gibi”. Salonun dağınıklığı hakkındaki tek açıklamam orayı 21 aylık bir yavrunun ele geçirmiş olması. Yere kadar uzanan büyük pencerenin yanında bir petek var, hemen oraya ona bir köşe yaptık. Yaklaşık 4 metrekarelik bir halımız vardı onu taşıdık, teyzesinin aldığı minik berjer koltuğunu koyduk, bir de minderlerle kitap okuma bölümü ayarladık. Yazı masası (Kare bir IKEA sehpa tabii hepitopu ☺ ) ve minik sandalyelerini yerleştirdik. Bunları yapmak için koltukları yemek masamıza kadar biraz daha ittik tabii ama zaten oda ne zamandır oraya buraya tırmanıp da kafayı çarpmaması için vagon yan yana dizilmiş durumdaydı… Ev bizim için fazla büyük diye ağlaşıp duruyorum ama salon iyi ki kocaman diye şükür listeme eklesem yeridir. Neyse işte, evimizde en sevdiğim yer yavru için hazırladığımız bu köşe oldu. Ankara soğuğuna rağmen hep sıcak olan ve ay sonunda “arabayı satıp da yakıt ve aidatı ödesek yetişir mi ki?” dedirtmeyen bir ev olduğu için de elbette ayrı seviyorum. Cephesi nedeniyle yazları insanı sıcaktan ağlatacak hale getiriyor olmasa, sabahtan akşama güneş almasını ve o aydınlığı da seviyorum. Ay ben bu evi baya seviyorum ☺
:) Ne güzelmiş evini sevmen.
YanıtlaSilEvet❤ :) yazarken fark ettim desem yeridir
SilAy bizim ev işte o arabayı satıp yakıt mı ödesek evi. Çatı katı çünkü. İzolasyon mizolasyon her şeyler var ama gene de ayılar gibi gaz faturası ödüyoruz havalar soğuyunca. Bayağı açık denizde bir tekne gibi, yağmur sağından solundan vuruyor eve şu anda ahahhahha :D
YanıtlaSilBen de biraz büyük ev hayal ediyorum, belki bir gün olur :)
Soguk korkulu rüyam olduğu icin cati kati sevgimi su anda usulca yere birakiyorum :)
SilIdeal buyuklukte ev icin kardesimin sahane tespiti var: koridordaki prize 5mtlik uzatma kablosunu takinca tüm evi supurebildigin ev ideal buyukluk ve plandadır der:) insallah hepimize diyelim;)