İşe geri döndüm. İlk gün uyandığımda karnım ağrıyordu, tipik “sınav sabahı karın ağrısı”ı. Paçalarımdan gerginlik akıyor yine de uzun zamandan sonra adam akıllı makyaj yaptım; biraz far biraz allık bile sürdüm. Şimdi evden nasıl çıkacağım diye düşündüm, çıkarken arkamdan ağlar mı ki?
Birkaç gün öncesinden haftalık yemek menüsü hazırlamıştım, hem bizim hem yavru için… Malzemeleri tamam ettim, ara öğünler vesaire, hepsini notlara yazdım, annem yemekleri de pişirecek, içim rahat… Ben de yavrunun atom içeceğine benzer omlet karışımını hazırladım, akşama kadar yetişkin insanlarla vakit geçireceğim için biraz heyecanlandım yalan yok, sonra içim sıkıştı “Şimdi evden nasıl çıkacağım diye düşündüm, çıkarken arkamdan ağlar mı ki?”.
Annemler geldi, onlarla oynamaya başladı hemen, ben de kahvaltı yapmaya çalıştım, ilk defa elimdeki peynire uzanan ya da beni mama sandalyesinden kaldır diye bağıran yavru yok, o da balkondaki masada kahvaltıya geçmiş anneannesiyle ama lokmalar boğazımda bir yerde duruyor, hareket etmiyor. Neyse, üstümü başımı toparladım vakit geldi, yavruya sarılıp “anne işe gidecek ama akşam geri gelecek, aynı baba gibi, tamam mı oğlum?” dedim. Yüzüme baktı, uzun uzun baktı. Anladı! Resmen anladı ve hızlıca kalkıp boynuma sarıldı! Kalbim atmaya başladı deli gibi, “Şimdi evden nasıl çıkacağım diye düşündüm, çıkarken arkamdan ağlar mı ki?”.
Baktım beni bırakmıyor, siz de inin bizimle diye önerdim, bahçeye çıkınca paçamdan ayrıldı, “parkaaa parkaaaa” diye arka bahçeyi gösterdi dedesine, onlar kıkırdayarak arkaya yürürken biz de hızlıca arabaya binip çıktık. Ağlamadı. Bir iki saat sonra aradım, hayır ağlamamış. Öğlen de “memeeeee” diye tutturmamış üstelik güzelce uyumuş anneannesiyle. Bu ara azı dişleri çıkıyor, iştahı az, yine de aç kalmamış, korktuğum gibi reddetmemiş. Hepsini ara sıra arayarak öğrendim.
Akşam eve dönerken ruhum arabadan hızlı gitti, bedenim arabada kaldı derken vardık. Zili çalmamla kapının açılması bir oldu. Kocaman gülümseyip “annneeeeaaa” dedi ve boynuma sarıldı; ilk kez bu kadar sıkı ve ilk kez bu kadar uzun. Kollarının bu kadar güçlü olduğunu bilmiyordum, meğer bu kadar kuvvetli sarılmamış daha önce… Gözlerim doldu. Biraz öpüşüp koklaşalım demeye kalmadan yakamı asılmaya başladı, biraz emdi ve kucağımdan fırladı, “babaaaaaa babaaa bababaammm”. Sonra başlasın her zamanki kudurmalar, çılgın oyunlar. Ayol bu çocuk gerçekten babasıyla oynamayı daha çok seviyormuş, baksana beni de akşama kadar görmedi ama ayrılmıyor babasının peşinden! İçimde bir kıskançlık oldu evet, kendime hak gördüm, bu gün ilk iş günüm…
Akşam uykusuna giderken her zamanki kadar huysuzdu, uyumamak için şansını denedi ama sonra çabucak yattı. İlk gün bitti. Diğer günler de böyle geçti. Çok şükür ki kendime eziyet ettiğimle kaldım! Yavru huzursuz olmadı, tepki göstermedi. Artık “çalışan anne”nin “anne bekleyen yavrusu” olsa da çok şükür alıştı(k).
Ben her gün aynı tuhaf hislerimle baş başa kaldım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder