Bazen, özlediğim şeylerin aslında o anı yaşarken çok zorlandığım durumların bir parçası olması garip değil mi?
Mesela gözlerim flu görmeye başlayana kadar kitap okumayı özlüyorum. Tasasız, sakin ve sessiz anlarımı yani... Okurken hikayelerin içine batıp çıkmayı, kitap bittiyse yatıp rüyamda kitabın bir tekrarını yaşamayı, bitmediyse koridora bir sandalye çekip ya da yurdun mescidindeki halıya oturup sabaha doğru bitirmeyi. Bu delice kitap okuduğum zamanlar tam 13 sene öncesinde kaldı: Her zamanki gibi insanlara sokulmak ve kaynaşmak yerine etrafı gözlediğim ve elbette onların bana yaklaşmasını beklediğim üniversite yıllarımın başında... Herkesin bir anda kanka olup aileden uzakta olmanın verdiği coşkuyla gezip tozduğu o vakitler ben yalnızdım. Önce fakülte kütüphanesini keşfetmiş ve o minik kütüphanedeki bilimsel içerikli yayınlar dışında ne varsa okuyarak yalnızlığımı hafifletmeye çalışmıştım. İçten içe kendi halime üzüldüğüm o günlerdeki hallerimi şimdi özlüyorum.
Bir amaç olmaksızın okumak; yani çocuk nasıl eğitilir, uyutulur, yedirilir, beyinleri nasıl çalışır, mutlu çocuk nasıl olur dışında bir şeyler okumak istiyorum. Hani, tek gözüm kapalı ya da bunu okuyacağıma 33 dakika fazla uyuyabilirdim diye hesaplamadan... Ne bileyim bu yazarın da serisi tamamlansın okumadığım 2 kitabı kaldı diye gereksiz bir zorlamayla da olsa zevk alarak!
Ayy... Çok özledim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder