25 Temmuz 2019 Perşembe

Ortaya karışık günü - Temmuz

Senenin başından beri takık durumdayım 2019’a. Aşırı kuru ve tatsız bir diyet bisküvisini kemirmek gibi sanki. Doyurup doyurmadığı belli değil, tadı da yok üstelikSenenin yarısından fazlası geçmiş, hala içimde “temizliğe başlayacakmış da bir türlü kalkamamışım gibi” bir huzursuzluk hissi… Galiba yaz da gelmeyi unuttu bu sene? Ankara’da hava bir gün sıcak, üç gün soğuk. Bizim ev ise öğleden akşama kadar güneş aldığından Urfa’nın bir köşesiymişçesine bunaltıcı. Eve girsek olmuyor, dışarı çıksak olmuyor.

Evde bitmek bilmeyen çamaşır ve ütü sirkülasyonunu bir parça hafifletmek için çıplak gezmeyi düşünmeye başlamama ne demeli? Memleketten hafta sonu geç vakit dönüp 3 günde 4 posta çamaşır yıkadığımız için oluşan çamaşır dağının rüyama girmesi; taaa üniversiteden alakasız tiplerin evime zınk diye gelivermesi ve mahcubiyetten yerin dibine geçmem? İşte bunlar hep manyaklıkTabii bu manyaklığı katmerleyenelektrik süpürgesini de unutmamalı: daha 3 yaşındaki süpürgenin önce uçak motoru gibi gürlemesi sonra hıggkkedip bozuluvermesi! 

İşte yaz böyle salak saçma geçiyor. Bu aralar en büyük eğlencem ve en büyük öfkem bizim yavru. İnanılmaz şekilde inat olmaya, kafasına estiği gibi hareket etmeye ve trip atmada olimpiyatlara katılacakmış gibi üstümde antrenman yapmaya başladı. Arkasından gözlerimi deviriyorum, kocama işaret edip şunu başımdan al falan diyorum bazen, o haldeyim.

Bir taraftan da çok eğleniyorum iyice “çocuk” olmaya başlayan hallerini gördükçeKelime haznesi iyice komik bir hal aldı, bir bakıyorum teyzesiyle konuşurken “ ama teyzeeeoda darmadağınıktı biliyor musun? Çok dağınıktı, yani darmadağınıktııııı…” diyerek arabasına basıp ağlamasının hikayesini anlatıyor. Sonra bir bakıyorum, restoranda gelen şişe suyun soğuk olduğunu fark edip, garson çocuğa “ Bunu içersem öksürürüm. “Soğuksuz” su var mı?” diyerek yapım eklerimizin canına okuyor, ılık su istemeyi akıl edemiyor. 

Geçen gün memlekette ilk çöpten adam resmini çizdi. Daha önceki resimleri karalama şeklinde olduğu için, ilk önce kafadan bacaklı şeylere geçeceğimizi sanmıştım. Başında bekledim çaktırmadan, resimdeki adamın kafası, gözleri, kol ve bacakları, elleri ayakları her şeyi var. Bir de bacaklarının arasındaki boşluğa düz bir çizgi çekip “Hımmm, bu da poposuuu” demedi mi, öldüm gülmekten. 

Gıcık günlerinde beni de kendisiyle birlikte ağlama krizine sokacak hale getirse de bana çok düşkünleşti. Saçma el şakalarına ve boğuşmaya bayılan kocam oğlan buna yüz vermeyince beni devirdi yere. Yavru bir sinirlen! “Babaaaaaduuuurrr!” diye kükreyip resmen kafes güreşçisi gibi koşarak gel, zıpla ve tekme atarak adamın karnına iniş yap! İkimiz de önce şok olup sonra kendimizi kaybettik gülmekten. Sonra bir saat anlattık bunun sadece şaka için yapılan bir boğuşma olduğunu. Sakinleşti ama hala kocama girişecek gibi bakıyordu. 

Daha bunun gibi bir sürü şey. Hayat kısa, kuşlar uçuyor, yavru büyüyor, biz yaşlanıyoruz. 




3 yorum:

  1. Köpenklerin umrunda mıyım acaba diye denedik, kocam beni kafakola aldı, ben yüksek sesle ağlar gibi yaptım, elimizden geleni yaptık bir şiddet sahnesi için. Kudi uykusundan uyanmadı, Koko yattığı yerden gözlerini kırpıştırarak seyretti. Demek ki çocuk lazımmış :D Kıyamam ya, ne güzel müdahale etmiş yavru <3

    Yav bende de aynı o temizliğe başlayamadan akşam oldu hissi var aylardır, bu şehir mi bizi böyle ediyor acaba?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şimdi köpenklerin hakkını yemeyelim diyeceğim ama anlattığın kadarıyla biraz ağır kanlılar (tembel diyemedi asdfasdf :)) ) sanki, belki üşenmişlerdir :)))
      Valla o his için seneye “naaleettt” bir suratla başlamış olmamdan şüpheleniyordum ama tabii fırsatını bulmuşken Ankara’yı suçlamak daha çok hoşuma gider :) o değil de, böyle böyle yedik seneyi ...

      Sil
  2. Bloğunuzu yeni keşfettim. Deneme yazılarınızın ve gündelik hayatın içinden gözlemlerinizin devamının dilerim.

    YanıtlaSil