Az önce yine doluyla karışık sağanak yağmur başladı. Bu güzide Ankara havası boşa gitmesin bir kahve içeyim dedim, 4 günlük kahvesizliğimi bozmaya niyetlendim. Kahveyi yaptım ama daha fincana dökerken anladım ki iğrenç; belli ki iş yerinde kahveyi teminden sorumlu olanlar yine en ucuz ve işe yaramaz olandan almışlar. Geri döktüm.
Az önce okuduğum Lousie L. Hay kitabının hastalıkların zihinsel nedenlerinin sıralandığı bölüm ve bunu yenmek için yapılabilecek olumlamalar geldi aklıma.
Kitaptaki şu bölümün kendimle ilgili olduğunu fark etmek niyeyse bana çok dokundu…
“Memeler: Annelik etmeyi ve beslemeyi temsil ederler.Olumlaması: Kusursuz bir denge içinde besliyor ve besleniyorum.”. “Meme Rahatsızlıkları: Kendini beslemeyi reddetme, herkesi kendi önüne geçirme anlamına gelir. Meme Kistleri, Şişleri, Ağrıları (Mastit): Aşırı annelik etme. Aşırı koruma. Zorbaca bir tutuma varan aşırı müdahale demek olabilir. Olumlaması: Ben önemliyim. Değerliyim. Artık kendime sevgiyle ve keyifle,özen ve bakım gösteriyorum. Başkalarına kendileri olma özgürlüğünü tanıyorum. Hepimiz emin ellerde ve özgürüz.”
Birisi çıkıp deli saçması diyebilir, belki sağlam sallamış diyen de çıkar. Eminim hararetle savunacak olanlar da vardır. Şu aşamada benim aldığım mesaj ise şu; kendime kötü davrandığımı iyice fark etmem ve bunu değiştirmek için niyetlenerek en azından vücuduma iyi bakayım diye yediklerimi kontrol etmemin ardından, aylar önce okuyup neredeyse unuttuğum bir kitabın eski versiyonu bir arkadaş tarafından pdf dosya olarak telefonuma yollanıyor. Açıp okuyor ve tek tek baktığım hastalıklarım içinde en çok burası kafama takılıyor. Kadın delidir değildir, yazılanlar bilimseldir ya da uydurmadır bilmiyorum ama bunun tesadüf olmadığını biliyorum.
Herkesi her şeyden korurken kendimle ne kadar az ilgilendiğimi düşünerek üzülüyordum ne zamandır. Hem ipin ucunu bırakıvermek hem de her şeyi kontrol etmek istiyordum. Tüm bunlar olurken, kendime acımak ve karşılanmayan ihtiyaçlarımı düşünerek hırçınlaşmak da cabası…
Özellikle şu sıralar en çok yakındığım bir diğer konu olan alerji için de şöyle demiş; “Alerjiler, bknz saman nezlesi: Kime karşı alerjiniz var? - Kendi gücünü yadsıma.Olumlaması : Dünya güvenli ve dostça bir yer. Ben emin ellerdeyim. Hayatla barış halindeyim”. Diğer bir kısımda da “Saman nezlesi: Duygusal tıkanıklık. Takvimden korkma. Kendini baskı altında hissetme. Suçluluk duygusu.Olumlaması: TÜM HAYAT ile birim. Her zaman güvenlik içindeyim.”.
Baskı altında hissetme? Suçluluk (çünkü ne yapsam yetmiyormuş ve hep eksikmişim diye düşünme)? Dünyaya güvenmeme? Çözümü barışmış, güvende hissetmekmiş. Hiç şaşırmadım. Çünkü hiç de güvende hissetmiyorum.
Tiroid için şunu eklemiş ; “Aşağılanma. Yapmak istediklerimi asla yapamayacağım. Benim sıram ne zaman gelecek?soruları ve olumlaması: Eski sınırlamaları aşıyor ve artık kendimi özgür ve yaratıcı bir biçimde ifadeye izin veriyorum”.Tiroidin az çalışması; “Vazgeçme. Kendini, umutsuz bir biçimde bastırılmış hissetme. Olumlaması: Kuralları beni tümüyle destekleyen yeni bir hayat yaratıyorum. ".
Herhalde bunun da işle ilgili konulardaki hislerim/düşüncelerim olduğunu söylemeye gerek yok. Biri aklımda pır pır uçup duranları kağıda yazmış gibi.
Şimdi bunların hepsini okumak tekrar hatırlamanın ve yüzleşmenin bir anlamı olmalı diye düşündürdü.
Öyle olmak zorunda.
Kullanmasını bilirsem işe de yarayacak.
Dilerim artık bulutlar dağılacak.
Tam yine kendi kendime mızmızlanıyordum ki...;)) Ne iyi geldi...;))
YanıtlaSilbu iki oluyor, kesinlikle bir anlamı olmalı o zaman ;)))
SilMımızcım, ben hiç inanmıyorum buna ama ilgimi çektiği için çok okuyorum :D Benim kayınvalide aşırı inanır, ona göre her hastalığın bir psikolojik nedeni var, psikolojideki bir sorundan ya da kişilik sorunlarından kaynaklanıyor tüm hastalıklar.. Fakat bu da astroloji gibi biraz "herkese biraz ucundan uyan durumlar" değil mi? Yani mesela şu yazdıklarına baktım, bana da uyabilir bir kısmı hiç o hastalıklar yokken ya da o hastallıklara sahip çok yakınım insanlara baktım, hiçbiri uymuyor :)
YanıtlaSilGel sen yine hastalık odaklı olmadan kendini sev, kendine şefkat duy derim, ille hastalıkla ilişki kurmaya gerek yok sanki.. Bu arada kahve niye içmiyorsun yahu? Günde 1 Türk kahvesi / espresso çok sağlığa katkısı olan bir alışkanlık diyolla - bak yine sağlığa çıktım, bende de var bu aşırı sağlık takıntıları zaten biliyorsun, ondan yazdım, kızım sana söylüyorum.. :D
Ay tabii bir psikolog olarak "psiko-somatik hastalıklar"a inancım tam ama her hastalığın altında bir psikolojik neden aramaya nayır nalan yani :P
SilAstroloji benzetmesi çok güzel aslında, haklısın, herkesin bulacağı bir şey olabilir bu genel tanımlarda. Bunlara tamamen inanıp inanmamak kısmına çok takılmıyorum açıkçası, çünkü "içine ata ata kendini kanser etti, kadın/adam kahrından öldü..." vb. tüm durumların gerçekliğine eminim. Diğer ataraftan stres ve hastalık ilişkilerini gösteren çalışmalar var biliyorsun, belli konulara odaklı stres/kaygı/üzüntü neden belli organlarda hastalıklar yapmasın ki? diye düşünüyorum.
SilAslında hepsi bir yana, yazdım ya, kendimi hırpalarken karşıma bunun yeniden pat diye çıkması kısmıyla ilgileniyorum asıl.beni etkileyen asıl kısım o. tevafuk...
bu arada belki 5 kere yorum yaptım yazılarına ama yayınlanmıyor. galiba telefondan yazdığım yorumlar gitmiyor...
SilHadi ya? Ya bişeyleri değiştirdim, bir daha deneyip bana yazabilir misin?
SilMerhaba, ben hastalıkların duygusal sebeplerine ve duyguyu değiştirerek bedeni iyileştirebileceğine ya da tam dersi bedeni değiştirerek duyguyu dönüştürebileceğine çok inanıyorum. Her ikisi de birbirini tetikliyor; yaralanırken de şifalanırken de. Bazen ben de okudukça kafam da bir şey açılıyor; hah, diyorum, tam ihtiyacım olan bu. Tüm hastalıklarım ve sıkıntılarım gidecekmiş gibi geliyor. Sonra hayat telaşesi, hayhuy derken unutuyorum bazen. Hatırlamak lazım; yazınız da bana bana iyi gelecek bir şeyleri hatırlattı! :) çok teşekkür ederim:) bir de kitabı benimle de maille paylaşmanızı rica edebilir miyim? ya da bir kaynak paylaşırsanız çok sevinirim:)
YanıtlaSilher ikisinin de birbirini tetiklediğine ben de inanıyorum. zorla bile olsa gülümseyerek hormonların arttılıması ve daha pek çoğuyla ilgili bir sürü çalışma var...
Silbu arada uzun zamandır anlayamadığım şekilde yorumları cevaplayamıyordum, o yüzden cevabım bu kadar geç oldu. e-posta ile elimdeki dokümanı yollayacağım ancak Louise Hay düşünce gücüyla tedavi kitabını okumanı mutlaka öneririm. konuyu bölüm bölüm ele alışı, her bölümdeki olumlamalar harikaydı.
Beyin-beden koordinasyonu-yönlendirmesi ile mutluluğu kalıcı hale getirme konusunda epey de bilimsel temeli olan bir kitap var; Mutlu beyin-Loretta Graziano Breuning, onu da tavsiye ederim
Sevgiler