Oğlum, canım, bin bilmişim, minik adamım, can parçam,
Resmen 3 yaşındasın! Üstelik farkındasın; doğum günü sabahı doktora gitmek zorunda kalmamıza rağmen ilk kez muayene sırasında hiç ağlamadın ve “Biliyor musun? Ben tam 3 yaşına girdim” diye hava attın doktora.
Bu sene de geleneksel bir şekilde- geleneksel çünkü geçen sene ve evvelki sene de aynısı oldu- doğum gününden bir ay kadar önce başlayan aşırı duygusallaşma dönemine girdim. Bütün bebeklik belirtilerin yok olmaya yüz tutmuş; söylediklerimi mantıklı gerekçeler sunarak çürütür, uçağa binmekten ve tatile gitmekten keyif alır, “ne kadar güzel bir gündü, yazın gelip denizin tadını çıkaralım anne!” benzeri cümleler kurarken, nasıl duygusallaşmam? Tombulluğundan gıdısının altı kızaran bebeğin yerine, bana tüm gün eşlik edecek, arkadaş gibi takılabileceğim birini vermişler sanki… Her bulduğum fırsatta elimden kapıverecekler gibi çılgınca öpe koklaya nasıl sıkıştırmam?... Hissettiğim tam da bu çünkü! Üstelik -bunu yazdığım için umarım evren bana bir gol atmaz ama- 2 yaş krizlerin de epeyce seyrekleşmiş, tadından yenmez olmuşsun be minikim, gözlerim nasıl dolmaz…
İşte tam bu hisler içindeyim oğlum. Bazen aklım gelip gidiyor; bir sene hatta birkaç ay öncesine bakıp şaşkınlıktan küçük dilimi yutacak oluyorum. Öğlen uykusunu 31 dakikadan fazla uyumayan, öteki odada dizim çıt dese uyanan o çocuk, koltukta uzanıp ağzı açık sızan ve 1 saattir kahkahalarla sohbet etmeme rağmen uyanmayan bu çocuk mu diye hayrete düşüyorum. Bebek arabası ya da oto koltuğunda oturmadığı için ağlamaktan içi dışına çıkacağını bildiğimden, gezmeye götürmeye korktuğum o yavru, aynı gün önce Havaş, sonra bol beklemeli bir uçak, sonra da taksi ile seyahat eden bu yavru mu diye ciddi ciddi düşünüyorum.
Anlıyorum ki büyümüşsün. Anlıyorum ki büyüyorsun. Anlıyorum ki tüm zorluklar geçici ve tabii tüm güzellikler de öyle… Her bir tatlı anımızı turşu kurar gibi kavanozlamak, her gülüşünün fotoğrafını çekmek, hiç değişmeyen mis konunu parfüm yapıp şişelemek, her gece senin uykucu tavşana sarıldığın gibi sana sarılıp uyumak, “duruuuuuuunnnn geçmesinn zaman” diye delice bağırmak istiyorum bazen. Sonra büyümekten ne kadar memnun olduğunu görüyorum. Daha dün yapamadığın bir şeyi bugün yapınca nasıl da kabardığını, “ben bu işte uzmanım anne” diyerek benim motivasyon cümlemi bana sattığını fark edip, büyüsün miniğim diyorum, varsın büyüsün, içimdeki sevgi de aynı hızla büyüyor, her gelen gün daha güzel olacak… Büyüsün.
Kreşe başlayacağını düşününce hala içim eziliyor, tüm bu anlattıklarımın tersine, sanki çok küçükmüşsün gibi geliyor. Sen miniciksin ama dertler büyük gibi. Oysa hiç de değil, hayat yine kendi dengesinde devam ediyor. Çok ince bir hatırlatma almadık mı daha geçenlerde? Can sağlık olsun yeter yavrum, ben ömrüm oldukça senin için buradayım diyorum, her şey geçiyor.
Böyle böyle 3 yıl bitmiş.
Dün sıklıkla, ne kadar da pembe olduğunu düşündüm doğduğun gün… Kirpiklerinin belli belirsiz hallerini… Çenendeki yuvarlak çizgiyi, tıpkı benim gibi diye düşündüğümü ve yüzünde en değişmeyen şeyin yine orası olduğunu, daha hastaneden çıkmadan fark ettiğim gamzeni ve bana benzeyecek benim de gamzem var diye içten içe sevindiğimi… Yüzünü düşündükçe ne kadar değiştiğini ve aslında seni ilk gördüğüm o an bu çehreyi de görmüş olduğumu fark ettim… Galiba annelik serüveninde solucan delikleri, paralel evrenler ve bir takım süper hadiseler mevcut. Belki bunları da okuyunca evet annem başından beri hep biraz kaçıkmış dersin. De oğlum önemli değil. Tek dileğim annem beni sonsuz sevdi demen ve bunu bilmen.
Rabbim sağlıklı huzurlu mutlu daha nice güzel yaşları olsun inşallah kuzunun 🎂🎂🎉🎈🎈😊 doğum günü kutlu olsun öpüyorum seni güzel kuzu 😘😊 sevgiler canım benim 😊🌸
YanıtlaSilAminnn :) çok teşekkür ederiz :)))❤️
SilAy ben bi ağla ağla.. Gülünecek şeylere! Nice güzel yıllarınız olsun, 33'ünü, 53'ünü, hatta abart 73'ünü gör inşallah <3 Sağlıkla. Neşeyle.
YanıtlaSilAğlatma garantili yeni yaş mektuplarıyla karşınızda olacağız inşallah :)))
SilŞaka bi yana sağol Ceren, aminnn ❤️