Kaç gündür yazmaya başlayıp siliyorum, başlayıp siliyorum… Ay yok, yooook, önemli bir haber falan vereceğimden değil. Konuya öyle bir giriş yaptım sanki. Sadece can sıkıntısını atmak için yazmak istiyor, yazacaklarımı çok yavan bulup vazgeçiyorum.
Geçen bir şey okudum, “en yakınınızdaki -yani en çok vakit geçirdiğiniz- 5 kişi neyse siz de o oluyorsunuz…” diyordu. Ayna nöron meselesi ile açıklamışlar durumu.
Okuyunca ağzımdan bir “AMANIN YANDIK!” çıktı.
Şu banal resmi de koyayım dedim...
Çalışan bir insan olarak en çok vakit geçirdiğim insanlar mecburen iş yerindekiler. 2 yakın arkadaşım var, biri yaşça büyük bizden; görmüş geçirmiş ve memleketin hallerinden, süregiden haksızlıktan, tek başına bir ergen büyütmekten yılmış durumda. O güçlü kadını bile içten içten yemişler. Diğeri benim yavrudan biraz küçük bir oğlu olan neşeli bir arkadaşım ama onun da bu aralar ailedeki büyük hastalıklar nedeniyle canı çok sıkkın. İkisi de her konudan konuşabileceğin “güncel” insanlar, örnek aldığım bir sürü yönleri var. Fakat kendi aramızda sürekli iş konuşmaktan kurtulamıyor ve olanlara söylendikçe birbirimizi hepten dibe çekiyoruz. Anlayacağın o nöronlar şu an hınç dolu, gergin ve morali bozuk.
İşte böyle böyle aktarıyoruz bütün karamsarlığımızı...
Bir arkadaşım daha var, aynı birimde birlikte çalışıyoruz. Genel olarak “gamsız” tabir edeceğim bu kadını da işler yüzünden her sabah delirmiş bir vaziyette buluyor, akşama kadar birlikte hem şikâyet ediyor hem de deli gibi çalışıyoruz. Nöronların tek duyduğu “off pofff”.
Bir de baş deli var, nöronlarımı ondan köşe bucak saklıyorum. Maazallah mahallenin manyağı olmaya henüz hazır değilim. Zaten ağzını açıp konuşmaya başladığı an -otomatik olarak- gözlerimi devirmek istiyorum. Evdeki 2,5 yaşındaki arkadaşımız sinir krizi geçirirken uyguladığım nefes tekniklerini falan uyguluyorum bazen kendime, ağzımdan bir laf çıkmasın diye… Aynı ona yaptığım gibi kelimeleri tek tek seçerek ve üzerinde düşünerek kullanıyorum. Kısa açık ve net cümleler kurarak anlamasını sağlamaya çalışıyorum ve buna “bu yaptığın yanlış” diyemediğim için nazikçe manipüle etmek suretiyle doğru yola yönlendirmeye uğraşıyorum. Aralarında 50 yaş olan iki insana aynı muameleyi gösteriyor olmak aşırı komik ve aynı zamanda sinir bozucu geliyor.
Gelelim yavruya. “nöronlar sana kurban olsuuun aşkitooooommmm” diye bağrıma basasım geliyor. Çok mu Kezban? Valla Kezban da kurban olsun o zaman! Bi’ kere –küçük- adamın vizyonu ve misyonu var, hayatını o doğrultuda yaşıyor. Hayata neşeli bakıyor; sulu boya yaptığı bardağı yere devirince “Aman!” dedikten hemen sonra, “Olsun… Temizleeelim mi annesi? Tekrar boya yapar mıyız?” diyor ve olayı dramatikleştirmiyor.
Envaı çeşit topla gol atma denemeleri yapıyor ve bu sırada tezahürat istiyorsa açıkça “annesi sevin hadi, aferin de!” diyor. İhtiyaç duyduğu motivasyonu söke söke alıyor.
Sabah yataktan kalkarken o günkü hedeflerini sıralıyor. “Sarı c(j)ipim nerde? Onunla oynaacam. Annesi, bugün bana ballı ekmek yap. Ben de sana sürpriz yapıcam, sürpriz cızır yumurta (yani omlet) tamam mı? (Bu arada bana yumurtayı kaktırıp kendisi bal yemek istediğini de belirtmiş oldu, fark ettiniz mi?). Sonra da bugün kuşlu parka gidelim, simit veririz çok severler (eminim simit de sadece kuşlar için, hıhı).” .
Adam istediklerini yapıyor, istemediklerimi şiddetle (ay gerçekten şiddetle!) reddediyor, sürekli eğlence peşine düşüyor, oynamaktan yorgun düşerse “Bana kuru dut, üzüm, ceviz, badem getirir misin annesi? Büyük tabağa koy” diye siparişini verip koltuğa kuruluyor. Eğer beyefendi hazretlerine “bir dakika, bekle, dur oğlum” gibi cümleleri sadece birkaç desibel yüksek söylersek “ama özür dilemiştin, kızmasana bana” diyerek kapağı yerli yerine oturtuyor ve “geçen gün nereden de özür diledim sıpadan” diye pişman olmanı sağlıyor. Yine de günün sorunda sımsıkı sarılıp “seni çok seviyorum anne/baba, çok komiksin sen” cümlesiyle kanatlandırıyor. Eriyip akınca mallaşıyor, o gün yaşanan ne tatsızlık varsa unutuyorsun.
Hal böyle olunca geri kalan o 4 kişinin yanından kaçmak, konuştuklarında kulaklarımı tıkayarak “tralaaalalaalalala” diye bağırmak ve sadece yavrudan geleceklerle hayatı mutlu yaşamak istiyorum. Nöronsan nöronluğunu bil, onu aynala, onu kopyala, beni rahatlat diyesim geliyor.