Oğlum, canım, minik tazmanya canavarım, pofuduk poğaçam, herşeyim... 1 yaş mektubunu sürekli not aldığım o defterlere değil, buraya yazmak kısmetmiş.
Sen elbette hatırlamayacaksın ama bugün seninle ilk bahçe pikniğimizi yaptık ve ben ne kadar da büyümüş olduğunu fark ettim. Çimlerde bir o yana bir bu yana yuvarlanıp meyve kemirmelerimizden başkaydı bu... Evdeki temizlikçiye de bana da rahat vermediğin için seni karga tulumba aşağı indirdim, kadıncağız açlıktan ölmesin diye de dışarıdan pide istedim... Malum, son hastalıktan beri siyam ikizi gibi yaşıyoruz, evde yemek falan pişiremedim. Neyse, pide gelince temizlikçi ablanın payını yukarı gönderdik sen elimdeki kutuya bakıp sanki her gün sipariş veriyormuşuz gibi, "mama?" diye sordun. Evet mama, dedim ben de. Sonra da çimlere oturup afiyetle yedik kendi payımızı. Ne az önce o ellerle toprak eşelemiş olmana ne de acaba bu pide ne kadar sağlıklıdır sorusuna takılmadım.
O kararlı suratın ve şapırdatıp durduğun ağzınla ne istediğini gayet iyi biliyordun. Ne yapayım hemen sana uydum, seninle yemek yemenin tadını çıkardım. Ayranı işaret edip ağzını açınca da verdim tabii sana. Kırk yıllık yiyici sanki karşımdaki diye düşünüp güldüm. Geçen yıl bu zamanlar daha göbeğin düşmemişti be, sen ne ara adam oldun demek geldi içimden. Diyemedim: Daha büyüyecek ve adam olacak, belki benim boyum onun omzuna zor gelecek diye düşündüm. Acaba benimle vakit geçirmekten zevk alır mı şu an olduğu gibi diye hayıflandım.
Fark ettim ki, annen olmak, ne zaman istersen arkandaki destek olmak dışında ben senin arkadaşın olmak da istiyorum. Oturup memleketi kurtaracağımız sohbetler etmek ya da ne bileyim benim bayık geyiklerimden sıkıldığında "anne tamam bırak şu bilmiş halleri bak sana ne anlatıcam..." diyeceğin günleri görmek...
Ama en önemlisi o zamana kadar her anını keyifle yaşamak istiyorum. Daha bundan bir yıl once hayattaki tek derdin memedeki süt ve karnındaki gaz sancısıydı, şimdi bana kitaplarını uzatıp kendi dilinde konuşuyorsun. Yaptığım taklitlerden ve komik suratlardan memnun olmazsan daha fazla aksiyon için hemen babana koşuyorsun.
Tam bir oyuncu oldun. Bize yaptırmak istediğin birşey olunca dişlerini gösterip burnunu kırıştırarak bir gülüşün var ki, hayır demek imkansız. Miniminnacık bebekken omzumuza yatırıp gazını çıkarmamıza izin vermez, kucağımızda sabit durmak istemezdin. Bak, 1 yaşına geldin daha 2 dakika kucağımda sakince oturduğun olmadı. Olsun, o kadar hareketli ve heyecanlısın ki arkanda koştururken kendi evimizi bile baştan keşfettik!
Ayrıca tüm bu hareketliliğine rağmen henüz yürümedin. Bazen rastgele 2-3 adım attığın oluyor ama sanırım jet hızıyla emeklemek daha kolay geliyor sana. Bir de hala o koca sesinle bağırıp çağırmayı çok seviyorsun. Akşamları uyumadan önce banyooo banyooo deyişin bir alem! Galiba teyzen haklı, annen gibi çenen durmayacak, şimdiden bir sürü şey söylüyorsun.
Yaptığın herşeyi yazmak geliyor içimden ama bu kadar yeter sanırım, onları notlarımdan okursun. Ben aslında en çok sana nasıl doyamadığımı anlatmak istiyorum. Seni her öptüğümde kokunu içime çekiyorum mesela; Aşk böyle kokuyor diye düşünüyorum. Çocuğunuza aşkım, sevgilim vs. demeyin diye uyaran uzmanlara nanik yapıyor ve gün boyu "minik aşkım seni çok seviyorum" diye defalarca tekrarlıyorum. Beni anladığına eminim, gözlerinin içi gülüyor, ben kanatlanıp uçuyorum.
Benim minik canavarım, ufacıkken de öyleydin şimdi de öylesin; ne istediğini biliyor ve alana kadar durmuyorsun. Bu huyun beni çok zorluyor ama bir yandan da kendine hayran bırakıyorsun. Seni törpülemekten korkuyorum böyle zamanlarda: Çünkü seni olduğun gibi seviyorum ve hep öyle seveceğim. Dilerim hep böyle özgür ruhlu ve meraklı olursun.
Bu bir yılda beni ve hayatımızı çok farklı bir yere getirdin yavrum. Seninle birlikte bambaşka bir şeye dönüşmeye devam etmekten inanılmaz keyif alıyorum.
Oğlum, iyi ki doğdun. Seni çok seviyorum.
Güneş:)<3
YanıtlaSil