5 Eylül 2020 Cumartesi

Pat!

Resmen en son Nisan'da yazmışım. Resmen "aylar" olmuş! Ceren son gönderinin altına "özledim" yazınca açıp baktım (Canım<3). Bugün yazayım, yarın yazayım, şu iş bitsin de yazayım derken nasıl bu kadar zaman geçmiş olabilir?

Ben 2020 yılını kayıp yıl ilan ettim zaten. Evet, evet biliyorum hepimizin ayları pandemi yüzünden evde geçince topluca kayıp yıl yaşadık, ama benimki perşembenin gelişi çarşambadan bellidir misali 2019'un sonlarında bu yeni iş haberini aldığım andan itibaren ellerimden kayıp gitti.

İnanılmaz bir stres ve tempo ile başladığım süreç (iş) hepimizin hissttiği o panik ve belirsizlik (covid) ile daha da garip bir hal aldı: Ankara'da durmadan ilan edilen sokağa çıkma yasakları+eve bunalan bir 4 yaş çocuğu+sabah başlayıp akşama kadar süren online toplantılar+bitmeyen tükenmeyen e-postalar+gündüz evdeki yavru yüzünden yetişmeyen işler nedeniyle gece yarılarına kadar çalışmalar+uykusuzluk+huysuzluk &huzursuzluk+susmayan telefonlar+kontrolden çıkan ekran SAATLERi+inanılmaz saç dökülmeleri ve envai çeşit belirti, istiklal marşı ve kapanış.

Sonra bir ara nefes aldık, Haziran'da devlet memurları işe çağrılınca, kocam her gün işe gidince, rakamlar da düşünce o korku biraz kırıldı. Memlekete gidelim ailemizi görelim, oh biraz yeşillik park bahçe, okulda beşte bir kadar öğrenci var oğlan bir kaç saat yaz okuluna gitsin derken nefes alır gibi olduk. En azından çocuk evde değilken işlerimi ve toplantıları bitirip gecenin körüe kadar çalışmaktan kurtuldum.

2 ay bile geçmeden geldiğimiz nokta; kocamın iş yerinde karşı odasında vaka çıktı, oğlan haberi almamızın ardından grip oldu ödümüz koptu, sonra ben yamuldum, çocuğu okula nasıl göndereceğiz okuldan alalım mı telaşı başladı ve gerginlikten ölüyoruz.

Ha bi de taşınıyoruz, az geldi derdimiz.

Herkes üç aşağı beş yukarı aynı, fakat bunu bilmek beni bu kez hiç rahatlatmıyor.  

Yazamıyor, konuşamıyor sanki içimde bir stresi şişen balon gibi büyütüp duruyorum.