Tıkır tıkır yazıyorum, çelıncımı aksatmıyorum falan sanıyordum. Cidden inanmıştım buna. Bir baktım ki Fermina 9. Soruyu cevaplamış! Üstelik her yazısını da okuyorum, galiba bu ara benim kafa gelip-gitmeli bir modda çalıştığı için anlamamışım bile hangi çelınc altında yazdığını…
Neyse ki sorulara bakınca zaten uzun uzadıya yazamayacağımı fark ettim, iyi oldu hepsini bir arada yazacak olmam.
Bu aralar beni strese sokan, uyuz eden, gerim gerim geren şeylerden bahsetmemi istemiş 7. Soru. Yazıp duruyorum ya kaç zamandır; ilki doktora mevzuu. Bu konuda epey yol almış olmakla birlikte bu kez de klasik olarak işin tekniğinde boğuluyor, içinden çıkamıyorum. Ama tabii olacak o kadar, çıkmaza girmeden doktora mı olurmuş diyerek kendimi gaza getiriyorum. İkincisi de uyku konusu. Artık uykusuzum demekten ya da yazmaktan gına geldi. Şöyle açıklayım, iki haftadır gece 22.00 den önce uyumayan, gece 3.30 civarı kalkıp 5:00’e kadar söylenen, bağıran, uyuyormuş gibi yapıp bir anda haykırarak aklımı başımdan alan, sonra da en fazla 6.30’a kadar kestirip tekrar ayaklanan bir yavru söz konusu. Tam gece uyanıp huysuzluk etmesi geçiyor şükür dedim, bu Pazar güne sabah 5.45’te başladık! Gece uykusunu 8 saat falan uyumaya karar verdi adam. “Adam” diyorum, zira bu kadarcık uykunun bir bebeğe yeteceğine inanmıyorum. Kız kardeşim şöyle söyledi telefonda ona dert yanarken “Abla, madem 8 saat uyku ona yetiyor, bence çalışma hayatına başlama vakti gelmiş olabilir”. Nasıl, süper fikir değil mi? Sanayide çalışabilir diye düşünüyorum; sonuçta evde elinde oyuncak çekiç ve matkapla “tak taak taakkk, viijjuut viijjuutt “ diyerek dolaşıyor akşama kadar. Bir de “Okuduk da ne oldu?!” diyeyim tam olsun!
8. soru hayatımı etkileyen bir kitap sormuş. İşin açığı çok etkilendiğim bir sürü kitap olsa da, hayatımı baştan aşağı değiştiren bir kitap hatırlamıyorum. Ama çok sevdiğim bir kitap var: Çiçekler Büyür-Emine Işınsu. Ortaokul yıllarımdaydı ilk okuyuşum, sonra kaç kez daha okudum bilmiyorum… Anlaşılan yaşım ilk okuduğumda pek müsait değilmiş ki kitabın içindeki siyasi metinleri hatta dümdüz propagandaları falan anlamamış, sadece kalbimi burkan aşka takılı kalmışım. Hoş, sonrasında da pek bir şey değişmedi, bazı çevrelerin ırkçı olmakla suçladığı yazarın 5-6 kitabını daha okudum, ama bu kitaptaki hüzünlü hal ve bende oluşturduğu o kalp sızısı yüzünden bendeki yeri değişmedi. Melankolik bir Balık olduğum gerçeği sanırım bu seçimde son derece etkili…
Bu haftanın sorusu ise bir çocukluk anımızı anlatmamızı istiyor. Çocukluk deyince aklıma hep anneannem ve köy maceralarımız geliyor. Bunu daha önce bir başka çelınc için yazmıştım. O kadar kıymetli anılar ki kısa geçmek istemiyorum, yazıyı da buraya olduğu gibi kopyalamak olmayacak... Linki buraya bırakıyorum.