27 Şubat 2017 Pazartesi

Doktora içimde bir yaradır...

Müthiş içim sıkılıyor bazen. Doktora aklıma geldikçe biri boğazıma yapışmış gibi oluyorum. Bazen de aklımdan geçirdiğim anda çizgi filmlerdeki halı altına toz süpürme sahnesi hesabı, hızlıca arkalarda bir yerlere yolluyorum o üzüntü ve karın ağrısı karışımı hisleri. Ankara'ya taşınalı oldu 4 sene. Ben istediğim ilerlemenin çeyreğine ancak ulaşmış durumdayım. İlk yıl zaten nefes almadan seyahat ettim, yeni işe ve şehre alışmaya çalıştım derken bi halt edemedim. Sonra aynı yoğun program sürerken evlilik hazırlıkları vs. ( mesela bir şehir dışı görevden çıkıp kendi nişanıma zor yetiştim, az daha gelinlik provası yapmadan teslim alıp giyecektim...) ile uğraştım. Yine de bu arada iki tane tez izleme komitesi raporu verdim. İyi kötü bir düzen tutturduğum sırada geldi mi hamilelik... Neyse iyiyim hallederim derken erken doğum riski hastaneler istirahatler... Yine kaldı benim tez! Tüm bunlar olurken de danışmanım ne durunda olduğumla zerre ilgilenmediği gibi bir kaç ay önce yeniden gelen atılma mevzuunu da bana söylemedi! Aylardır totosu yer, başı yastık görmeyen ben de elbette durumdan haberdar değildim. O kadar çabanın ardından şu an kaydım silinmiş olabilir ve hocam beni hala aramadı... Koskoca doktora öğrencisisin kendin takip et der eminim ama iyi niyeti falan bırak insan azarlamak için de olsa aramaz mı öğrencisini? Yahu kızım salak mısın emeklerine yazık kaydını yenile şunu yap bunu et ya da bak fena yapıcam falan da demez mi! Arayıp beni fırçalamasına razıyım ama anlaşılan o ki dağa küsen salak tavşan benim şu an...


Bir taraftan da harekete geçemiyorum çünkü hocamla kavga ettim, bir şekilde hallettim diyeyim... Tez yazacak durumda değilim! Yavruya tek başıma bakıyorum, nefes almaya vakit bulamıyorum. Hani uykumdan çalayım ama bitireyim şu tezi desem öyle bir uyku da söz konusu değil! İçim sıkılıyor... Kendime, işe güce, hocaya ve herşeye sinir oluyorum. Üstelik tezin konusundan bile sıkıldım o kadar uzadı ki bu süreç, konuya merakım azaldı. Bırakmayı kendime yediremiyorum devam da edemiyorum. Uyuz uyuz kaşınan bir yaraya döndü içimde. Ne yapayım bilemiyorum.

Etrafımda benim gibi başlamış devam edememiş insanları görmek de bana iyi gelmiyor, aksine sinirleniyorum. Kendimi maymun iştahlı olmakla ya da tembellikle suçlayacak oluyorum ama değilim. Danışmanımı suçlayacağım çok nokta var ama onu da yapamıyorum çünkü eski ben bir şekilde hem ağlar sızlar hem de bitirirdi o tezi. Ben eski ben değilim, galiba canım asıl buna sıkılıyor.

Aslında iyi tarafından da düşünmek gerek çünkü artık herkesten daha fazla kendimi parçalamayı ve akla gelebilecek herşey için kendimi delice suçlamayı azalttım. Bitiremedim ama azalttım. Herşeyi kontrol etmek ve en iyisini yapmak konusunda takıntılı bir biçimde uğraşmayı da öyle... En azından anne oluncaya kadar bunlarda daha başarılıydım ama benim orijinal manyaklıklarımdan bağımsız olarak; görüyorum ki vicdan azabı ve yetersizlik hissi zaten anneliğin mayasında var... Şu hallerim normal. Konuya geri dönersem sonuç? Hala içimde bir dinginliğe ulaşamadım bu konuyla ilgili. Ya bir cesaret ve enerji gelsin ya da başlarım tezine mutlu olmak istiyorum sadece diyip içim rahat arkamı döneyim gideyim istiyorum... Hadi hayırlısı.

16) 17) uyku..

En sinir olduğum şeylerden birini yapıyorum şu an; zamanında yapamadığım ama aklımdan da çıkaramadığım bir şeyi içime sinmeden tamamlıyorum: soru 16 ve 17 yi...

Hoş, bu geç kalış sorulara vereceğim cevabı değiştirmedi. Hatta bizzat kendisi bu geç kalışta pay sahibi. Bir şey çizmeye de acayip üşendim, işte halimin hazır çizilmişi:



Evet uyumak istiyorum. Kesintisiz 5-6 saat. 10 aydır bunu sadece bir iki kez yaşadım.

Ve 17. Sorunun cevabı: biliyorum cok küçük düşünüyorum şu an ama beynimin yarısı uykusuzluktan kurumuş cevize benziyor... Kendi kendine uykuya geçen, huzurla güzel güzel uyuyan yavruya ve elbette tatlı uykuya kavuşmayı istiyorum!!!

1 Şubat 2017 Çarşamba

13) 14) veee 15) Azimliyim yetiştim

Yine üçer üçer cevaplayarak gidiyorum! Geldik 13. soruya; bu kez 10 yıl sonra nerde nasıl yaşamak istiyorsun demiş. Kendini nerede görüyorsun falan olsa aşağı yukarı belli ve ne yalan diyeyim epey de sıkıcı. Yine gri Ankara' da, belki (kesinlikle belki çünkü kadınım) biraz yükselmişim, seçimlerde ne olacak diye konusu....aaayyyhhhhh... Neyse sorumuzun cevabına gelirsek; güneşli ve sıcak bir şehirde, sevdiklerim yanımda, çocuğumun okulu ve güvenliği için endişelenmeden ona hala çocuk gibi yaşayabileceği imkanlar sunabileceğim, kendim için bir şeyler yapacak zamanım ve enerjim iş yüzünden emilip yok olmamış, iş bilir ve hakkıyla çalışan kişilerle çalışarak kendimi geliştirerek kariyerimde ilerlediğim, bahçe işlerinden anlamam bahçeli ev degil de ferah bir dairede oturacağım ama doğaya koşacak mesafede olacağım bir muhitte yaşadığım bir hayat istiyorum. Bence çok değil hatta az... Ama yeterli. Şu aralar ruh halim zaten parçalı bulutlu, iyi bile yazdım..

14. soru hangi ünlü arkadaşın olsun isterdin diyor. Ay hiç böyle bir düşünce oluşmamış anlaşılan aklımda daha önce, öyle bakakaldım soruya. Yine de senelerce her bir şarkısını dinledikten sonra "vayyy bee bu durum için de bir şarkı yazmış bu nasıl bi kafa nasıl bi kalp" demişliğim olduğu için Minik Serçeyle en azından biraz sohbet etmek isterdim galiba.

15. Soru ise "15 yaşındaki birine vereceğin nasihat ne olurdu? " şeklinde. Zamanın 15 yaşındaki ergenlerine nasihat verilebileceğini düşünmüyorum. Gözlemlediğim o ki hiç birşeyi cidden önemsedikleri ya da nasihata kulak asacakları yok. Bu haller bir yandan hoşuma gidiyor, benim jenerasyonumdan daha özgürler diye düşünüyorum ama bazen de tıpkı onların yaptığı gibi gözlerimi devirip ay bunlar hiç cekilmez haaa diyesim geliyor :) Ama kendi 15 yaşıma nasihat verecek olsam "Daha cesur ol, mükemmel olmak zorunda değilsin kasma, seni olduğun halinle sevmeyen kimseyi yanına dahi yaklaştırma" derdim. Ay yok yeni nesil 15lere de bir şey demesem içimde kalacak, "tamam teknoliji çocuğusunuz ama sureti bırak aslına bak be yavrum" ( içimdeki romantik ve söylenmeyi seven teyze hortladı:))  ).